Sual: Yeni, güzel, pahalı elbise giymenin, dinimiz açısından bir mahzuru var mıdır? Cevap: Konu ile alakalı olarak Bahr-ür-râıkda deniyor...
Sual: Yeni, güzel, pahalı elbise giymenin, dinimiz açısından bir mahzuru var mıdır?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak Bahr-ür-râıkda deniyor ki:
"Erkeğin tedavi için sürme çekmesi caizdir. Ziynet için çekmesi caiz değildir. 'Cemal' ve 'ziynet' kelimelerini birbirleri ile karıştırmamalıdır. Cemal, çirkinliği gidermek, vakar sahibi olmak ve şükretmek için, nimeti göstermek demektir. Gösteriş, övünmek için, nimeti göstermek, cemal olmaz, kibir olur. Nefsin zayıf, azgın olduğunu gösterir. Cemal ise, nefsin terbiye edilmiş, olgun olduğunu gösterir. (Allahü teâlâ cemildir. Cemal sahiplerini sever) hadis-i şerifi, cemal sahibi olmayı övmektedir. Cemal için yapılan bir şey, ziynete de sebep olursa, zarar vermez. Cemal için, temiz, güzel giyinmek mubahtır. Kibir için giyinmek ise, haramdır. Böyle giyinince, hâlinde, başkalarına karşı davranışında bir değişiklik olması, kibir alameti olur."
Görülüyor ki, cemal, çirkinliğe, başkalarının iğrenmelerine, hakaret etmelerine sebep olacak şeyleri yapmamak, bunları izale etmektir. Ziynet, başkalarını imrendirecek, onlara üstünlük sağlayacak, övünecek şeyleri yapmaktır. Cemal için, bulunduğu yerde âdet olan şeylerden, haram olmayan en iyilerini kullanmalıdır.
Erkeklerin ipek elbise giymeleri haramdır. Elbisede ve başlıkta dört parmak genişliğinde ipek veya altın şeritlerin bulunması caizdir. Şeritler uzun ve sayıları çok olabilir. Dürr-ül-muhtâr ve bunun Tahtâvî ve İbni Âbidîn hâşiyelerinde deniyor ki:
"Tecemmül etmek, yani en güzel elbise giymek müstehabtır. Helal şeylerle zinetlenmek mubahtır. İmâm-ı a'zam Ebu Hanife hazretleri dörtyüz altın kıymetinde cübbe giyerdi. Talebelerine güzel giyinmelerini emir ederdi. İmam-ı Muhammed hazretleri nefis elbise giyerdi. İmam-ı a'zam buyurdu ki, hazret-i Ömer'in yamalı hırka giymesi, Emîr-ül-mü'minîn olduğu içindi. Güzel giyinseydi, memurları da güzel giyinirler, fakirleri, milletten zulüm ile mal alırlardı. Resulullah efendimiz bin dirhem gümüş kıymetinde cübbe giyerdi."
Büyüklere haram olan şeyleri, çocuğuna yaptıran kimse, haram işlemiş olur.
***
Sual: Teyemmüm, namaz vakti girmeden de yapılabilir mi?
Cevap:
Teyemmüm, Hanefide, vakit girmeden önce de sahihtir. Diğer üç mezhepte ise, vakit girmeden önce sahih değildir.
***
Sual: İbadetlerin yapılmasında vaktin önemi nedir? Namaz vaktinin başını ve sonunu güneşin hareketinden veya âlimlerin tasdik ettiği takvimlerden anlamak farz mıdır?
Cevap:
Belli bir hâdisenin [işin] başladığı zamana, bu hâdisenin (vakt)i denir. Sadaka-i fıtrın vacib olma zamanı böyledir. Yani, bayramın birinci günü, fecir tulû ederken vacib olur. Bir saat evvel imana gelen veya dünyaya gelen veya bir saat sonra ölen kimselere vacib olur. Bir saat sonra imana veya dünyaya gelene vacib olmaz. Bir vakit, bir an kadar kısa zaman olabileceği gibi, uzun bir zaman parçası da olabilir. Bu takdirde, bu vaktin evveli ve sonu olur. (Şer'i zeval vakti) ve (Namaz vakitleri) ve (Kurban kesmenin vacib olması) böyledir. (Tam İlmihal s. 189)
İbni Âbidîn ve Şâfiî (El-envâr) ve Maliki (El-mukaddemet-ül-izziyye) şerhinde, (Mîzân-ül-kübrâ) da diyor ki, (Namazın sahih olması için, vakti girdikten sonra kılınması ve vaktinde kılındığını bilmek şarttır. Vaktin girdiğinde şüpheli olarak kılıp, sonra vaktinde kılmış olduğunu anlarsa, bu namazı sahih olmaz. Vaktin bilinmesi, vakitleri bilen âdil bir Müslümanın okuduğu ezanı işitmekle olur. Ezanı okuyan âdil değil ise, [veya âdil Müslümanın hazırladığı takvim yoksa], kendisi vaktin girdiğini araştırıp, kuvvetli zan edince kılmalıdır. Fâsıkın veya âdil olduğu bilinmeyen kimsenin, kıbleyi göstermesi, temiz, necis, helal, haram gibi dinden olan şeylere şehadet etmesi [söylemesi] de, ezan gibi olup, ona değil, kendi araştırıp anladığına uyması lâzımdır.) (Tam İlmihal s. 194)
İbadetlerin vakitlerini tayin ve tespit etmek, yani anlayıp anlatmak, din bilgisi ile olur. Fıkıh âlimleri, müctehidlerin bildirdiklerini (Fıkıh) kitaplarında yazmışlardır. Bildirilmiş olan vakitleri, hesap etmek câizdir. Hesap ile bulunanların, din âlimleri tarafından tasdik edilmesi şarttır. Namaz vakitlerini ve kıbleyi hesap ile anlamanın câiz olduğu (İbni Âbidîn)de (Namazda kıbleye dönmek) bahsinde ve (Fetâvâ-i Şemsüddîn Remlî)de yazılıdır. (Mevdû'ât-ul-ulûm)da diyor ki, (Namaz vakitlerini hesap etmek, farz-ı kifayedir. Müslümanların, namaz vaktinin başını ve sonunu güneşin hareketinden veya âlimlerin tasdik ettiği takvimlerden anlamaları farzdır). (Tam İlmihal s. 183)
Cevap:
Konu ile alakalı olarak Bahr-ür-râıkda deniyor ki:
"Erkeğin tedavi için sürme çekmesi caizdir. Ziynet için çekmesi caiz değildir. 'Cemal' ve 'ziynet' kelimelerini birbirleri ile karıştırmamalıdır. Cemal, çirkinliği gidermek, vakar sahibi olmak ve şükretmek için, nimeti göstermek demektir. Gösteriş, övünmek için, nimeti göstermek, cemal olmaz, kibir olur. Nefsin zayıf, azgın olduğunu gösterir. Cemal ise, nefsin terbiye edilmiş, olgun olduğunu gösterir. (Allahü teâlâ cemildir. Cemal sahiplerini sever) hadis-i şerifi, cemal sahibi olmayı övmektedir. Cemal için yapılan bir şey, ziynete de sebep olursa, zarar vermez. Cemal için, temiz, güzel giyinmek mubahtır. Kibir için giyinmek ise, haramdır. Böyle giyinince, hâlinde, başkalarına karşı davranışında bir değişiklik olması, kibir alameti olur."
Görülüyor ki, cemal, çirkinliğe, başkalarının iğrenmelerine, hakaret etmelerine sebep olacak şeyleri yapmamak, bunları izale etmektir. Ziynet, başkalarını imrendirecek, onlara üstünlük sağlayacak, övünecek şeyleri yapmaktır. Cemal için, bulunduğu yerde âdet olan şeylerden, haram olmayan en iyilerini kullanmalıdır.
Erkeklerin ipek elbise giymeleri haramdır. Elbisede ve başlıkta dört parmak genişliğinde ipek veya altın şeritlerin bulunması caizdir. Şeritler uzun ve sayıları çok olabilir. Dürr-ül-muhtâr ve bunun Tahtâvî ve İbni Âbidîn hâşiyelerinde deniyor ki:
"Tecemmül etmek, yani en güzel elbise giymek müstehabtır. Helal şeylerle zinetlenmek mubahtır. İmâm-ı a'zam Ebu Hanife hazretleri dörtyüz altın kıymetinde cübbe giyerdi. Talebelerine güzel giyinmelerini emir ederdi. İmam-ı Muhammed hazretleri nefis elbise giyerdi. İmam-ı a'zam buyurdu ki, hazret-i Ömer'in yamalı hırka giymesi, Emîr-ül-mü'minîn olduğu içindi. Güzel giyinseydi, memurları da güzel giyinirler, fakirleri, milletten zulüm ile mal alırlardı. Resulullah efendimiz bin dirhem gümüş kıymetinde cübbe giyerdi."
Büyüklere haram olan şeyleri, çocuğuna yaptıran kimse, haram işlemiş olur.
***
Sual: Teyemmüm, namaz vakti girmeden de yapılabilir mi?
Cevap:
Teyemmüm, Hanefide, vakit girmeden önce de sahihtir. Diğer üç mezhepte ise, vakit girmeden önce sahih değildir.
***
Sual: İbadetlerin yapılmasında vaktin önemi nedir? Namaz vaktinin başını ve sonunu güneşin hareketinden veya âlimlerin tasdik ettiği takvimlerden anlamak farz mıdır?
Cevap:
Belli bir hâdisenin [işin] başladığı zamana, bu hâdisenin (vakt)i denir. Sadaka-i fıtrın vacib olma zamanı böyledir. Yani, bayramın birinci günü, fecir tulû ederken vacib olur. Bir saat evvel imana gelen veya dünyaya gelen veya bir saat sonra ölen kimselere vacib olur. Bir saat sonra imana veya dünyaya gelene vacib olmaz. Bir vakit, bir an kadar kısa zaman olabileceği gibi, uzun bir zaman parçası da olabilir. Bu takdirde, bu vaktin evveli ve sonu olur. (Şer'i zeval vakti) ve (Namaz vakitleri) ve (Kurban kesmenin vacib olması) böyledir. (Tam İlmihal s. 189)
İbni Âbidîn ve Şâfiî (El-envâr) ve Maliki (El-mukaddemet-ül-izziyye) şerhinde, (Mîzân-ül-kübrâ) da diyor ki, (Namazın sahih olması için, vakti girdikten sonra kılınması ve vaktinde kılındığını bilmek şarttır. Vaktin girdiğinde şüpheli olarak kılıp, sonra vaktinde kılmış olduğunu anlarsa, bu namazı sahih olmaz. Vaktin bilinmesi, vakitleri bilen âdil bir Müslümanın okuduğu ezanı işitmekle olur. Ezanı okuyan âdil değil ise, [veya âdil Müslümanın hazırladığı takvim yoksa], kendisi vaktin girdiğini araştırıp, kuvvetli zan edince kılmalıdır. Fâsıkın veya âdil olduğu bilinmeyen kimsenin, kıbleyi göstermesi, temiz, necis, helal, haram gibi dinden olan şeylere şehadet etmesi [söylemesi] de, ezan gibi olup, ona değil, kendi araştırıp anladığına uyması lâzımdır.) (Tam İlmihal s. 194)
İbadetlerin vakitlerini tayin ve tespit etmek, yani anlayıp anlatmak, din bilgisi ile olur. Fıkıh âlimleri, müctehidlerin bildirdiklerini (Fıkıh) kitaplarında yazmışlardır. Bildirilmiş olan vakitleri, hesap etmek câizdir. Hesap ile bulunanların, din âlimleri tarafından tasdik edilmesi şarttır. Namaz vakitlerini ve kıbleyi hesap ile anlamanın câiz olduğu (İbni Âbidîn)de (Namazda kıbleye dönmek) bahsinde ve (Fetâvâ-i Şemsüddîn Remlî)de yazılıdır. (Mevdû'ât-ul-ulûm)da diyor ki, (Namaz vakitlerini hesap etmek, farz-ı kifayedir. Müslümanların, namaz vaktinin başını ve sonunu güneşin hareketinden veya âlimlerin tasdik ettiği takvimlerden anlamaları farzdır). (Tam İlmihal s. 183)
Hiç yorum yok
Sorularınız Dinimiz İslam hocaları tarafından cevaplandırılacaktır. Lütfen suallerinizi: dinimizislam2@gmail.com mail adresine gönderiniz. Teşekkürler.