Sual: Yemede, içmede, giyim kuşamda, ev içinde ve dışında kullanılacak eşyalarda, binek vasıtalarında iyi, güzel olanları yemenin, içmenin, ...
Sual: Yemede, içmede, giyim kuşamda, ev içinde ve dışında kullanılacak eşyalarda, binek vasıtalarında iyi, güzel olanları yemenin, içmenin, giymenin ve kullanmanın dinen bir mahzuru var mıdır?
Cevap:
Haram işlemek veya kullanmak, yalnız zaruret miktarı caiz olur. Mubah olan şeyleri, farzları yapabilecek kadar kullanmak zarurettir ve farzdır. İhtiyacı karşılamak için kullanmak ise, sünnettir. İhtiyaçtan fazla olan şeyin menfaati varsa, menfaati için kullanmak caiz olur. Menfaati olmadığı zaman, zararı da yoksa, ziynet olur. Vakar, hürmet, sevgi hasıl etmek ve çok şükretmek niyeti ile ziynet eşyasını kullanmanın müstehab olduğu, İbni Âbidîn ve Bahr kitaplarında yazılıdır. Hadîkada deniyor ki:
"Mubahlarda, şehrin âdetine uymamak şöhret olur. Bu ise, tahrimen mekruhtur. Saç, sakal boyamak böyledir." Ziynet eşyasını kullanmak da böyledir. Gayrimüslimlerin yaşadıkları memleketlerde, İslâmın vakarını, şerefini korumak ve şöhretten, fitneden sakınmak vacibtir. Zararlı olan şeye fudul, abes ve mâlâyani denir. Bunu kullanmak tahrimen mekruh, farza mani olursa, haram, yani büyük günah olur. Bahr-ür-râıkda deniyor ki:
"Erkeğin tedavi için sürme çekmesi caizdir. Ziynet için çekmesi caiz değildir. Cemal ve Ziynet kelimelerini birbirleri ile karıştırmamalıdır. Cemal, çirkinliği gidermek, vakar sahibi olmak ve şükretmek için, nimeti göstermek demektir. Gösteriş, öğünmek için, nimeti göstermek, cemal olmaz, kibir olur. Nefsin zayıf, azgın olduğunu gösterir. Cemal ise, nefsin terbiye edilmiş, olgun olduğunu gösterir. (Allahü teâlâ cemildir. Cemal sahiplerini sever) hadis-i şerifi, cemal sahibi olmayı övmektedir. Cemal için yapılan bir şey, ziynete de sebep olursa, zarar vermez. Cemal için, temiz, güzel giyinmek mubahtır. Kibir için giyinmek ise, haramdır. Böyle giyinince, hâlinde, başkalarına karşı davranışında bir değişiklik olması, kibir alameti olur."
Görülüyor ki, cemal, çirkinliğe, başkalarının iğrenmelerine, hakaret etmelerine sebep olacak şeyleri yapmamak, bunları izale etmek, gidermektir. Ziynet, başkalarını imrendirecek, onlara üstünlük sağlayacak, tepeden bakacak, öğünecek şeyleri yapmaktır. Cemal için, bulunduğu yerde âdet olan şeylerden, haram olmayan en iyilerini kullanmalıdır.
***
Sual: Bir kimseyi, Allah sevgisi kapladığında, kötü huyları yok olur mu? Allahü teâlâya itaat etmeden bu sevgiye kavuşmak mümkün müdür?
Cevap:
İmam-ı Rabbani hazretleri Mektûbât kitabının ikinci cild 42. mektupta buyuruyor ki: Bu büyüklerin kazançlarının başlangıcı, Zât-ı ilâhînin çekmesi ve sevgisidir. Cenâb-ı Hakkın lütfu ile, bu sevgi her an artarak, başka şeylerin sevgisi yavaş yavaş azalır. Başka şeylere bağlılık, yavaş yavaş yok olur. Bir saadetli kimseyi, Allah sevgisi kaplayarak, başka her şeyin sevgisi kalmayınca ve Allah sevgisi, bütün bu sevgilerin yerine yerleşince, onun aşağı sıfatları ve bütün kötü huyları yok olur. Çünkü, sevmek, sevgiliye, itaat etmeği ister. Sevgi son haddini bulunca, itaat da tamam olur. Sevgiliye, insan gücünün yetişebildiği kadar, tam bir itaat hâsıl olunca (Makâmât-i aşere) ele geçer. [Makâmât-i aşere: Tevbe, zühd, vera', sabır, fakr, şükür, havf, recâ, tevekkül ve rıdâ olduğu (Neşrül-mehâsin)de yazılıdır.] Çünkü, hep doğru söyleyici "aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm" (İnsan, sevdiği ile beraberdir) buyurdu. Beraberlik devletine kavuşur. İşte, bu büyükler, muhabbet devleti sâyesinde, âfâk ve enfüs ile uğraşmazlar. Bu büyüklerin sermayesi, muhabbettir. Muhabbet, sevgiliye itaat etmeği ister. Sevgiliye itaat ise, ahkâm-ı islâmiyyeye uymakla olur. Çünkü, sevgilinin beğendiği şey, yol, ahkâm-ı islâmiyyedir. O hâlde, muhabbetin çok olmasına alâmet, ahkâm-ı islâmiyyeye çok uymaktır. (Ahkâm-ı islâmiyye)ye uymak, farzları yapmak ve haramlardan sakınmak demektir. Ahkâm-ı islâmiyyeye tam uyabilmek ise, ilim, amel ve ihlâs ile olur. Her sözde, her işte, her harekette, her duruşta, kendiliğinden hâsıl olan ihlâs, muhlas olan kimseye nasip olur. Muhlisler, bu muammayı anlayamaz. (Muhlisler, büyük tehlikededir) buyuruldu. (Tam İlmihal s. 938)
Cevap:
Haram işlemek veya kullanmak, yalnız zaruret miktarı caiz olur. Mubah olan şeyleri, farzları yapabilecek kadar kullanmak zarurettir ve farzdır. İhtiyacı karşılamak için kullanmak ise, sünnettir. İhtiyaçtan fazla olan şeyin menfaati varsa, menfaati için kullanmak caiz olur. Menfaati olmadığı zaman, zararı da yoksa, ziynet olur. Vakar, hürmet, sevgi hasıl etmek ve çok şükretmek niyeti ile ziynet eşyasını kullanmanın müstehab olduğu, İbni Âbidîn ve Bahr kitaplarında yazılıdır. Hadîkada deniyor ki:
"Mubahlarda, şehrin âdetine uymamak şöhret olur. Bu ise, tahrimen mekruhtur. Saç, sakal boyamak böyledir." Ziynet eşyasını kullanmak da böyledir. Gayrimüslimlerin yaşadıkları memleketlerde, İslâmın vakarını, şerefini korumak ve şöhretten, fitneden sakınmak vacibtir. Zararlı olan şeye fudul, abes ve mâlâyani denir. Bunu kullanmak tahrimen mekruh, farza mani olursa, haram, yani büyük günah olur. Bahr-ür-râıkda deniyor ki:
"Erkeğin tedavi için sürme çekmesi caizdir. Ziynet için çekmesi caiz değildir. Cemal ve Ziynet kelimelerini birbirleri ile karıştırmamalıdır. Cemal, çirkinliği gidermek, vakar sahibi olmak ve şükretmek için, nimeti göstermek demektir. Gösteriş, öğünmek için, nimeti göstermek, cemal olmaz, kibir olur. Nefsin zayıf, azgın olduğunu gösterir. Cemal ise, nefsin terbiye edilmiş, olgun olduğunu gösterir. (Allahü teâlâ cemildir. Cemal sahiplerini sever) hadis-i şerifi, cemal sahibi olmayı övmektedir. Cemal için yapılan bir şey, ziynete de sebep olursa, zarar vermez. Cemal için, temiz, güzel giyinmek mubahtır. Kibir için giyinmek ise, haramdır. Böyle giyinince, hâlinde, başkalarına karşı davranışında bir değişiklik olması, kibir alameti olur."
Görülüyor ki, cemal, çirkinliğe, başkalarının iğrenmelerine, hakaret etmelerine sebep olacak şeyleri yapmamak, bunları izale etmek, gidermektir. Ziynet, başkalarını imrendirecek, onlara üstünlük sağlayacak, tepeden bakacak, öğünecek şeyleri yapmaktır. Cemal için, bulunduğu yerde âdet olan şeylerden, haram olmayan en iyilerini kullanmalıdır.
***
Sual: Bir kimseyi, Allah sevgisi kapladığında, kötü huyları yok olur mu? Allahü teâlâya itaat etmeden bu sevgiye kavuşmak mümkün müdür?
Cevap:
İmam-ı Rabbani hazretleri Mektûbât kitabının ikinci cild 42. mektupta buyuruyor ki: Bu büyüklerin kazançlarının başlangıcı, Zât-ı ilâhînin çekmesi ve sevgisidir. Cenâb-ı Hakkın lütfu ile, bu sevgi her an artarak, başka şeylerin sevgisi yavaş yavaş azalır. Başka şeylere bağlılık, yavaş yavaş yok olur. Bir saadetli kimseyi, Allah sevgisi kaplayarak, başka her şeyin sevgisi kalmayınca ve Allah sevgisi, bütün bu sevgilerin yerine yerleşince, onun aşağı sıfatları ve bütün kötü huyları yok olur. Çünkü, sevmek, sevgiliye, itaat etmeği ister. Sevgi son haddini bulunca, itaat da tamam olur. Sevgiliye, insan gücünün yetişebildiği kadar, tam bir itaat hâsıl olunca (Makâmât-i aşere) ele geçer. [Makâmât-i aşere: Tevbe, zühd, vera', sabır, fakr, şükür, havf, recâ, tevekkül ve rıdâ olduğu (Neşrül-mehâsin)de yazılıdır.] Çünkü, hep doğru söyleyici "aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm" (İnsan, sevdiği ile beraberdir) buyurdu. Beraberlik devletine kavuşur. İşte, bu büyükler, muhabbet devleti sâyesinde, âfâk ve enfüs ile uğraşmazlar. Bu büyüklerin sermayesi, muhabbettir. Muhabbet, sevgiliye itaat etmeği ister. Sevgiliye itaat ise, ahkâm-ı islâmiyyeye uymakla olur. Çünkü, sevgilinin beğendiği şey, yol, ahkâm-ı islâmiyyedir. O hâlde, muhabbetin çok olmasına alâmet, ahkâm-ı islâmiyyeye çok uymaktır. (Ahkâm-ı islâmiyye)ye uymak, farzları yapmak ve haramlardan sakınmak demektir. Ahkâm-ı islâmiyyeye tam uyabilmek ise, ilim, amel ve ihlâs ile olur. Her sözde, her işte, her harekette, her duruşta, kendiliğinden hâsıl olan ihlâs, muhlas olan kimseye nasip olur. Muhlisler, bu muammayı anlayamaz. (Muhlisler, büyük tehlikededir) buyuruldu. (Tam İlmihal s. 938)
Hiç yorum yok
Sorularınız Dinimiz İslam hocaları tarafından cevaplandırılacaktır. Lütfen suallerinizi: dinimizislam2@gmail.com mail adresine gönderiniz. Teşekkürler.