Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

Hover Effects

TRUE

Yorumlar

{fbt_classic_header}

Header Ad

Önizle

Son yazılar:

latest

Ads Place

Muhammed aleyhisselamın ahlakı

Sual: Peygamber efendimiz, her bakımdan üstün olduğu gibi, ahlaken de üstün değil midir? Cevap:  Allahü teâlâ, sevgili Peygamberine verd...

onizle
Sual: Peygamber efendimiz, her bakımdan üstün olduğu gibi, ahlaken de üstün değil midir?
Cevap: 
Allahü teâlâ, sevgili Peygamberine verdiği iyilikleri, ihsanları sayarak, Onun mübarek kalbini okşarken, kendine güzel huylar verdiğini (Sen güzel huylu olarak yaratıldın) mealindeki âyet-i kerime ile bildirmektedir. Hazret-i Akreme;

"Abdullah ibni Abbas'tan işittim. Bu âyet-i kerimedeki Huluk-ı azim yani güzel huylar, Kur'ân-ı kerimin bildirdiği ahlaktır" buyuruyor. Hadâik-ul-hakâyık kitabında diyor ki:

"Âyet-i kerimede, (Sen huluk-ı azim üzeresin) buyuruldu. Huluk-ı azim demek, Allahü teâlâ ile sır, gizli şeyleri bulunmak, insanlar ile güzel huylu olmak demektir. Çok kimsenin Müslüman olmasına, Resulullah efendimizin güzel ahlakı sebep oldu."

Muhammed aleyhisselamın bin mucizesi göründü, dost düşman herkes de bunu söyledi. Bu kadar mucizelerin en kıymetlisi, edepli olması ve güzel huyları idi. Kimyâ-i Se'âdet kitabında diyor ki:
"Ebû Sa'îd-i Hudrî hazretleri buyurdu ki: Resulullah efendimiz, hayvana ot verir, deveyi bağlardı. Evini süpürür, koyunun sütünü sağardı. Ayakkabısının söküğünü diker, çamaşırını yamardı. Hizmetçisi ile birlikte yer, hizmetçisi el değirmeni çekerken yorulunca, ona yardım ederdi. Pazardan öte beri alıp torba içinde eve getirirdi. Fakirle, zenginle, büyükle, küçükle karşılaşınca, önce selam verir, bunlarla müsafeha etmek için, mübarek elini önce uzatırdı. Köleyi, efendiyi, beyi, siyahı ve beyazı bir tutardı. Her kim olursa olsun, çağırılan yere giderdi. Önüne konulan şeyi, az olsa da, hafif, aşağı görmezdi. Akşamdan sabaha ve sabahtan akşama yemek bırakmazdı. Güzel huylu idi. İyilik etmesini severdi. Herkesle iyi geçinirdi. Güler yüzlü, tatlı sözlü idi. Söylerken gülmez, üzüntülü görünürdü, fakat, çatık kaşlı değildi. Aşağı gönüllü idi, fakat, alçak tabiatlı değildi. Heybetli idi, yani saygı ve korku hasıl ederdi, fakat, kaba değildi, nazik idi. Cömert idi, fakat, israf etmez, faydasız yere bir şey vermezdi. Herkese acırdı. Mübarek başı hep önüne eğik idi. Kimseden bir şey beklemezdi. Saadet, huzur isteyen, Onun gibi olmalıdır."

Eshâb-ı kiramdan Enes bin Mâlik hazretleri de;
"Resulullah efendimiz insanların en güzel huylusu idi" buyurmuştur.

***
Sual: Öğle namazının vakti nasıl anlaşılır?
Cevap: 
Güneşi görenler için, (Zahirî zuhur vakti), yani (öğle namazının zahirî vakti), kullanılır. Bu mer'i vakit, güneşin arka kenarı zahirî zeval mahallinden ayrılırken başlar. Güneş, her mahallin sathî ufkundan, yani gördüğümüz (Zahirî ufuk hattından) doğar. Önce, ön kenarı, sathî ufuktan, yani gördüğümüz (Zahirî ufuk hattından) gaye irtifaına gelince, bu yüksekliğe mahsus olan, semadaki (Zahirî zeval mahalli dairesi) ne gelerek, (Zahirî mer'i zeval vakti) başlar. Yere amut [dik] olan bir çubuğun gölgesinin kısaldığı his edilmez olur. Sonra güneşin merkezi, o mahallin semadaki nısf-ün-nehar [gündüz müddetinin ortası] dairesine yükselince, yani hakiki ufka nazaran, gaye irtifaında olunca, (Hakiki mer'i zeval vakti) olur. Bundan sonra, arka kenarın, o mahallin, ufk-ı sathîsinin garp tarafından gaye irtifaına indiği vakit, (Zahirî zeval vakti) biterek, gölgenin uzamağa başladığı görülür ve (Zahirî mer'i zuhur vakti) olur. Güneş, zahirî zeval vaktinden hakiki zeval vaktine yükselirken ve buradan zahirî zeval vaktinin sonuna alçalırken, güneşin ve gölgenin hareketleri his edilmez. Çünkü mesafe ve zaman pek azdır. Daha sonra, arka kenar, ufk-ı sathî hattının garp tarafından gaye irtifaına inince, (Zahirî mer'i zeval vakti) tamam olup, (Şer'i mer'i zuhur vakti) başlar. Bu vakit, hakiki zeval vaktinden (Temkin) zamanı sonradır. Çünkü, hakiki ve şer'i zeval vakitleri arasındaki zaman farkı, hakiki ve sathî ufuklar arasındaki zaman farkı kadar olup, bu da, (Temkin) zamanıdır. Zahirî vakitler, çubuğun gölgesinden anlaşılır. Şer'i vakitler, çubuğun gölgesinden anlaşılmaz. Hesap ile hakiki zeval vakti bulunup, buna temkin ilâve edilerek, riyadi şer'i zeval vakti olur. Takvimlere yazılır. Zuhur vakti, asr-ı evvele kadar, yani her şeyin gölgesi, hakiki zeval vaktindeki uzunluğundan, kendi boyu miktarı veya asr-ı saniye kadar, yani boyunun iki misli uzayıncaya kadar devam eder. Birincisi, iki imama ve diğer üç mezhebe göre, ikincisi, İmâm-ı a'zama göredir. (Tam İlmihal s. 178)

(Mecma'ul-enhür)de ve (Riyâd-ün-nâsıhîn)de diyor ki, (Zuhur vakti, güneşin zevalinden başlar. Yani, arka kenarı, ufk-ı zahiri hattından, gâye irtifaına yükseldiği mahalden, alçalmağa başlayıncadır. Zeval (tepe) vaktini anlamak için, bir çubuk dikilir. Çubuğun gölgesinin kısalması durunca, yani kısalmaz ve artmaz ise, (Zeval vakti)dir (Güneşin tam tepeden ayrıldığı an). Bu vakitte namaz kılmak câiz değildir. Gölge uzamağa başlayınca, zeval vakti tamam olur). (Tam İlmihal s. 182)

Sosyal Sorumluluk Projesi

Hiç yorum yok

Sorularınız Dinimiz İslam hocaları tarafından cevaplandırılacaktır. Lütfen suallerinizi: dinimizislam2@gmail.com mail adresine gönderiniz. Teşekkürler.

Ads Place