Sual: Dinimizde, kendisi veya başkası yerine, ibadet yapması mesela namaz kılması, Kur'ân okuması için birini kiralamak, adam tutmak uyg...
Sual: Dinimizde, kendisi veya başkası yerine, ibadet yapması mesela namaz kılması, Kur'ân okuması için birini kiralamak, adam tutmak uygun olur mu?
Cevap: İbadet yapmak için adam kiralamak ve namaz kılmak için ev kiralamak, Hanefi ve Hanbeli mezheplerinde sahih değildir. Mesela, ücret ile ezan okutmak, hacca göndermek, imam tutmak, Kur'ân-ı kerim öğretmek, din dersi öğretmek caiz değildir. Şafii ve Maliki mezheplerinde, kabir başında ve sahibinin yanında ücret ile Kur'ân-ı kerim okutmak caizdir. Fakat, bu mezheplerde, beden ile yapılan ibadetlerin sevapları, başkalarının ruhuna gönderilemez. Sonradan gelen din âlimleri, Kur'ân-ı kerim ve din dersi öğretmek ve ezan, imamlık için para ile adam tutmak caiz olur dedi. Bunlara, sözleşilen ücretin verilmesi lazım olur. İbni Âbidîn bu satırları açıklarken buyuruyor ki:
"Aslında, ücret ile ibadet yaptırmak caiz değildir. Çünkü, hadîs-i şerifte;
(Kur'ân-ı kerim okuyunuz. Fakat, bunu geçim vasıtası yapmayınız!) buyuruldu. Bir hadîs-i şerifte;
(Ezan okuyun. Ezan için ücret almayın!) buyuruldu. Son devirlerde, dinde gevşeklik başladığından, Kur'ân-ı kerimin ve din bilgilerinin unutulmaması, imamlığın, müezzinliğin yapılabilmesi için ücret ile yaptırılması zaruret hâline gelmiştir. Fakat bu fetva, bütün ibadetlerin ücret ile yapılabileceğini göstermez. Yalnız saydıklarımız zaruret olup, mezhebin aslından dışarıda bırakılmaktadır. Hafızlara ücret ile Kur'ân-ı kerim okutmak zaruret olmadığı için, muhakkak caiz değildir. Tâc-üş-şerî'a, Hidâye şerhinde diyor ki:
"Ücret ile okunan Kur'ân-ı kerimden, ne ölüye, ne de okuyana sevap hasıl olmaz." Aynî, Hidâye şerhinde diyor ki:
"Hafızlar, para için, mal için okumamalıdır. Hafız da, parayı veren de günaha girer."
***
Sual: Kiradaki bina ve eşyaların kırıldığında tamiri, kiracıya mı yoksa ev sahibine mi aittir?
Cevap: Kiradaki binanın ve eşyanın tamiri ve zamanla tıkanmış boruların tamiri ev sahibine aittir. Ev sahibi tamir etmezse, kiracı evden çıkabilir. Fakat kiracı, tamiri yaptırmaya ev sahibini cebredemez, zorlayamaz. Ev sahibinin izni ile kiracı kendi yaparsa, parasını ev sahibinden kesebilir. Kiracı kendiliğinden yaparsa, kesemez. Kullanmaya lazım şeylerin tamir parasını da kiradan kesemez.
***
Sual: Zekât vermeyenlerin durumu ne olur?
Cevap: (Riyâd-ün-nâsıhîn) kitabının sahibi "rahmetullahi teâlâ aleyh" diyor ki: Emîrülmü'minîn Alî "kerremallahü vecheh" buyuruyor: Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem", veda haccında buyurdu ki, (Malınızın zekâtını veriniz! Biliniz ki, zekâtını vermeyenlerin, namazı, orucu, haccı ve cihadı ve imanı yoktur). Yani, zekât vermeği vazife bilmez, farz olduğuna inanmaz, vermediği için üzülmez, günaha girdiğini bilmezse, kâfir olur. Senelerle zekât vermeyenlerin zekât borçları birikerek, bütün malını kaplar. Malı kendinin sanıp, Müslümanların o malda hakkı olduğunu, hatırına bile getirmez. Kalbi hiç sızlamaz. Bu mala sımsıkı sarılmıştır. Böyle kimseler, Müslüman olarak tanınır. Fakat bunlardan, imanını kurtaran pek nadir olur. Zekât vermek, Kur'ân-ı kerimin otuziki yerinde, namazla birlikte emir edilmektedir. Tevbe sûresi, otuzdördüncü âyet-i kerimesi, böyle kimseler için olup, meal-i şerifi, (Malı, parayı biriktirip zekâtını, Müslüman fakirlerine vermeyenlere çok acı azabı müjdele!)dir. Bu azabı, bundan sonraki âyet-i kerime bildirmekte olup, meal-i şerifinde: (Zekâtı verilmeyen mallar, paralar, Cehennem ateşinde kızdırılıp, sahiplerinin alınlarına, böğürlerine, sırtlarına mühür basar gibi bastırılacaktır) buyurulmuştur. (Tam İlmihâl s. 311)
Cevap: İbadet yapmak için adam kiralamak ve namaz kılmak için ev kiralamak, Hanefi ve Hanbeli mezheplerinde sahih değildir. Mesela, ücret ile ezan okutmak, hacca göndermek, imam tutmak, Kur'ân-ı kerim öğretmek, din dersi öğretmek caiz değildir. Şafii ve Maliki mezheplerinde, kabir başında ve sahibinin yanında ücret ile Kur'ân-ı kerim okutmak caizdir. Fakat, bu mezheplerde, beden ile yapılan ibadetlerin sevapları, başkalarının ruhuna gönderilemez. Sonradan gelen din âlimleri, Kur'ân-ı kerim ve din dersi öğretmek ve ezan, imamlık için para ile adam tutmak caiz olur dedi. Bunlara, sözleşilen ücretin verilmesi lazım olur. İbni Âbidîn bu satırları açıklarken buyuruyor ki:
"Aslında, ücret ile ibadet yaptırmak caiz değildir. Çünkü, hadîs-i şerifte;
(Kur'ân-ı kerim okuyunuz. Fakat, bunu geçim vasıtası yapmayınız!) buyuruldu. Bir hadîs-i şerifte;
(Ezan okuyun. Ezan için ücret almayın!) buyuruldu. Son devirlerde, dinde gevşeklik başladığından, Kur'ân-ı kerimin ve din bilgilerinin unutulmaması, imamlığın, müezzinliğin yapılabilmesi için ücret ile yaptırılması zaruret hâline gelmiştir. Fakat bu fetva, bütün ibadetlerin ücret ile yapılabileceğini göstermez. Yalnız saydıklarımız zaruret olup, mezhebin aslından dışarıda bırakılmaktadır. Hafızlara ücret ile Kur'ân-ı kerim okutmak zaruret olmadığı için, muhakkak caiz değildir. Tâc-üş-şerî'a, Hidâye şerhinde diyor ki:
"Ücret ile okunan Kur'ân-ı kerimden, ne ölüye, ne de okuyana sevap hasıl olmaz." Aynî, Hidâye şerhinde diyor ki:
"Hafızlar, para için, mal için okumamalıdır. Hafız da, parayı veren de günaha girer."
***
Sual: Kiradaki bina ve eşyaların kırıldığında tamiri, kiracıya mı yoksa ev sahibine mi aittir?
Cevap: Kiradaki binanın ve eşyanın tamiri ve zamanla tıkanmış boruların tamiri ev sahibine aittir. Ev sahibi tamir etmezse, kiracı evden çıkabilir. Fakat kiracı, tamiri yaptırmaya ev sahibini cebredemez, zorlayamaz. Ev sahibinin izni ile kiracı kendi yaparsa, parasını ev sahibinden kesebilir. Kiracı kendiliğinden yaparsa, kesemez. Kullanmaya lazım şeylerin tamir parasını da kiradan kesemez.
***
Sual: Zekât vermeyenlerin durumu ne olur?
Cevap: (Riyâd-ün-nâsıhîn) kitabının sahibi "rahmetullahi teâlâ aleyh" diyor ki: Emîrülmü'minîn Alî "kerremallahü vecheh" buyuruyor: Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem", veda haccında buyurdu ki, (Malınızın zekâtını veriniz! Biliniz ki, zekâtını vermeyenlerin, namazı, orucu, haccı ve cihadı ve imanı yoktur). Yani, zekât vermeği vazife bilmez, farz olduğuna inanmaz, vermediği için üzülmez, günaha girdiğini bilmezse, kâfir olur. Senelerle zekât vermeyenlerin zekât borçları birikerek, bütün malını kaplar. Malı kendinin sanıp, Müslümanların o malda hakkı olduğunu, hatırına bile getirmez. Kalbi hiç sızlamaz. Bu mala sımsıkı sarılmıştır. Böyle kimseler, Müslüman olarak tanınır. Fakat bunlardan, imanını kurtaran pek nadir olur. Zekât vermek, Kur'ân-ı kerimin otuziki yerinde, namazla birlikte emir edilmektedir. Tevbe sûresi, otuzdördüncü âyet-i kerimesi, böyle kimseler için olup, meal-i şerifi, (Malı, parayı biriktirip zekâtını, Müslüman fakirlerine vermeyenlere çok acı azabı müjdele!)dir. Bu azabı, bundan sonraki âyet-i kerime bildirmekte olup, meal-i şerifinde: (Zekâtı verilmeyen mallar, paralar, Cehennem ateşinde kızdırılıp, sahiplerinin alınlarına, böğürlerine, sırtlarına mühür basar gibi bastırılacaktır) buyurulmuştur. (Tam İlmihâl s. 311)
Hiç yorum yok
Sorularınız Dinimiz İslam hocaları tarafından cevaplandırılacaktır. Lütfen suallerinizi: dinimizislam2@gmail.com mail adresine gönderiniz. Teşekkürler.