Sual: Kul hakkı kaç türlü olur, neler kul hakkına girer, tevbesi nasıl yapılır? Cevap: Kul hakkı beş türlüdür: Mâlî, nefsî, ırzî, mahre...
Sual: Kul hakkı kaç türlü olur, neler kul hakkına girer, tevbesi nasıl yapılır?
Cevap: Kul hakkı beş türlüdür: Mâlî, nefsî, ırzî, mahremî ve dini. Sirkat, gasp, aldatmak ile ve yalan söylemekle mal satmak, kalp akça vermek, başkasının malına ziyan vermek, yalancı şahitlikle veya zalime haber vermekle veya rüşvet vermekle, malına zarar vermek, mâlî olan kul haklarıdır. Bir kuruş, bir habbe mal için tevbe etmek ve sahibi ile helalleşmek lâzımdır. Mâlî haklar için, çocukların da helallaşması, ödemeleri lâzımdır. Dünyada helallaşmazsa, ahirette sevabları ona verilerek helallaştırılacaktır. Mal sahibi ölmüş ise, vârisine ödenir. Vârisi yoksa veya mal sahibi bilinmiyorsa, fakire hediye olarak verilip, sevabı sahibine gönderilir. Salih olan Müslüman fakir yoksa, İslâmiyete ve Müslümanlara hizmet eden hayır cemiyetlerine, vakıflara verilir. Kendi salih akrabasına, fakir olan analarına, babalarına, çocuklarına hediye olarak vermesi de, câiz olur. Fakire, hediye diyerek verilen şey, sadaka olur. Sadaka sevabı hâsıl olur. Bunları yapmak imkânını bulamazsa, mal sahibinin ve kendisinin affolunmaları için dua eder. Kâfirin hakkı için de, onunla helallaşmak lâzımdır. Gönlü alınmazsa, ahirette affolunması, çok güç olacaktır.
Nefsî, yani hayati günah, adam öldürmek, bir uzvunu telef etmektir. Önce tevbe etmek, sonra kendini onun Velisine teslim etmek lâzımdır. Velisi isterse affeder. İsterse mal karşılığı sulh yapar. İsterse, mahkemeye verip, hâkimden cezalandırılmasını ister. Kendisinin karşılık yapması, câiz değildir. [İslâmiyette kan davası yoktur.] Irza dokunan kul hakkı, gıybet, iftira, alay, sövmek gibi şeylerdir. Tevbe etmek ve helallaşmak lâzımdır. Bunlarda varisle helallaşmak olmaz.
Mahremî olan hak, başkasının zevcesine, çocuğuna, hıyanet etmektir. Tevbe ve istiğfar eder. Fitne çıkmak ihtimali yoksa, sahibi ile helallaşır. İhtimali varsa helallaşmak yerine, ona dua eder ve onun için sadaka verir. Dini hak, akrabasına ve emri altında olanlara din bilgisi vermeği terk etmektir. Bunların ve bütün insanların din bilgisi öğrenmelerine ve ibadet yapmalarına mani olmaktır ve başkasına kâfir, fasık demektir. Helallaşırken günahı bildirmeyip, bendeki haklarını affet demek, câizdir. Fakir olan borçluyu affetmek çok sevabdır. (İslâm Ahlâkı s. 121)
***
Sual: Zaruri bir durum olduğu zamanlarda, öğle ile ikindiyi, öğle veya ikindi vaktinde, akşamla yatsıyı da, akşam veya yatsı vaktinde birleştirerek kılmak, dinimizce mümkün olur mu?
Cevap: Hanefi mezhebinde, yalnız Arafat meydanında ve Müzdelifede hacıların iki namazı cem etmeleri, birleştirerek kılmaları lâzımdır. Hanbeli mezhebinde, seferde, hastalıkta, kadının emzikli veya müstehaza, özürlü olmasında, abdesti bozan özürlerde, abdest ve teyemmüm için meşakkat, sıkıntı çekenlerde ve âmâ ve yer altında çalışan gibi, namaz vaktini anlamakta aciz olanın ve canından, malından, namusundan korkanın, maişetine zarar gelecek olanın, iki namazı cem etmeleri, birleştirerek kılmaları caiz olur. Namazı kılmak için işlerinden ayrılmaları mümkün olmayanların, bu namazlarını kazaya bırakmaları, Hanefi mezhebinde caiz değildir. Bunların, yalnız böyle günlerde, Hanbeli mezhebini taklit ederek, kılmaları caiz olur. Cem ederken, birleştirerek kılarken öğleyi ikindiden ve akşamı yatsıdan önce kılmak, birinci namaza dururken, cem etmeyi, birleştirerek kılmayı niyet etmek, ikisini art arda kılmak ve abdestin, guslün ve namazın Hanbeli mezhebindeki farzlarına ve müfsitlerine uymak lâzımdır.
***
Sual: Cami veya mescitlerde, oturup, sohbet etmek, dünya kelamı söylemek, konuşmak, dinimizce yasak mı edilmiştir?
Cevap: Bu konuda Süleymân bin Cezâ hazretleri, Eyyühel Veled kitabında buyuruyor ki:
"Camiye girince, dünya kelamı söyleme! Resûlullah efendimiz buyurdular ki: (Camide dünya kelamı söyleyen kimsenin ağzından fena, kötü bir koku çıkar. Melekler derler ki, ya Rabbi, bu kulun camide dünya kelamı söylemesinden dolayı, ağzından çıkan koku bizleri rahatsız ediyor. Hak teâlâ buyurur ki: İzzim, celâlim hakkı için, onlara yakında büyük bir bela veririm.)"
Camiye veya mescide girince önce Tehıyyetül mescid denilen iki rekat namaz kılıp veya başka ibadet edip, sonra dünya kelamı konuşmak caizdir.
***
Sual: Namaz kılmaya davet edilen kimse, bu daveti kabul etmeyip namaz kılmaya gelmezse, bu kimsenin imanı gider mi?
Cevap: Bir kimseye, gel namaz kıl denilse, o kimse de, hayır kılmam dese, imanı gider. Ancak bu kimsenin muradı, senin sözünle namaz kılmam, Allahü teâlânın emri ile kılarım demişse imanı gitmez.
Cevap: Kul hakkı beş türlüdür: Mâlî, nefsî, ırzî, mahremî ve dini. Sirkat, gasp, aldatmak ile ve yalan söylemekle mal satmak, kalp akça vermek, başkasının malına ziyan vermek, yalancı şahitlikle veya zalime haber vermekle veya rüşvet vermekle, malına zarar vermek, mâlî olan kul haklarıdır. Bir kuruş, bir habbe mal için tevbe etmek ve sahibi ile helalleşmek lâzımdır. Mâlî haklar için, çocukların da helallaşması, ödemeleri lâzımdır. Dünyada helallaşmazsa, ahirette sevabları ona verilerek helallaştırılacaktır. Mal sahibi ölmüş ise, vârisine ödenir. Vârisi yoksa veya mal sahibi bilinmiyorsa, fakire hediye olarak verilip, sevabı sahibine gönderilir. Salih olan Müslüman fakir yoksa, İslâmiyete ve Müslümanlara hizmet eden hayır cemiyetlerine, vakıflara verilir. Kendi salih akrabasına, fakir olan analarına, babalarına, çocuklarına hediye olarak vermesi de, câiz olur. Fakire, hediye diyerek verilen şey, sadaka olur. Sadaka sevabı hâsıl olur. Bunları yapmak imkânını bulamazsa, mal sahibinin ve kendisinin affolunmaları için dua eder. Kâfirin hakkı için de, onunla helallaşmak lâzımdır. Gönlü alınmazsa, ahirette affolunması, çok güç olacaktır.
Nefsî, yani hayati günah, adam öldürmek, bir uzvunu telef etmektir. Önce tevbe etmek, sonra kendini onun Velisine teslim etmek lâzımdır. Velisi isterse affeder. İsterse mal karşılığı sulh yapar. İsterse, mahkemeye verip, hâkimden cezalandırılmasını ister. Kendisinin karşılık yapması, câiz değildir. [İslâmiyette kan davası yoktur.] Irza dokunan kul hakkı, gıybet, iftira, alay, sövmek gibi şeylerdir. Tevbe etmek ve helallaşmak lâzımdır. Bunlarda varisle helallaşmak olmaz.
Mahremî olan hak, başkasının zevcesine, çocuğuna, hıyanet etmektir. Tevbe ve istiğfar eder. Fitne çıkmak ihtimali yoksa, sahibi ile helallaşır. İhtimali varsa helallaşmak yerine, ona dua eder ve onun için sadaka verir. Dini hak, akrabasına ve emri altında olanlara din bilgisi vermeği terk etmektir. Bunların ve bütün insanların din bilgisi öğrenmelerine ve ibadet yapmalarına mani olmaktır ve başkasına kâfir, fasık demektir. Helallaşırken günahı bildirmeyip, bendeki haklarını affet demek, câizdir. Fakir olan borçluyu affetmek çok sevabdır. (İslâm Ahlâkı s. 121)
***
Sual: Zaruri bir durum olduğu zamanlarda, öğle ile ikindiyi, öğle veya ikindi vaktinde, akşamla yatsıyı da, akşam veya yatsı vaktinde birleştirerek kılmak, dinimizce mümkün olur mu?
Cevap: Hanefi mezhebinde, yalnız Arafat meydanında ve Müzdelifede hacıların iki namazı cem etmeleri, birleştirerek kılmaları lâzımdır. Hanbeli mezhebinde, seferde, hastalıkta, kadının emzikli veya müstehaza, özürlü olmasında, abdesti bozan özürlerde, abdest ve teyemmüm için meşakkat, sıkıntı çekenlerde ve âmâ ve yer altında çalışan gibi, namaz vaktini anlamakta aciz olanın ve canından, malından, namusundan korkanın, maişetine zarar gelecek olanın, iki namazı cem etmeleri, birleştirerek kılmaları caiz olur. Namazı kılmak için işlerinden ayrılmaları mümkün olmayanların, bu namazlarını kazaya bırakmaları, Hanefi mezhebinde caiz değildir. Bunların, yalnız böyle günlerde, Hanbeli mezhebini taklit ederek, kılmaları caiz olur. Cem ederken, birleştirerek kılarken öğleyi ikindiden ve akşamı yatsıdan önce kılmak, birinci namaza dururken, cem etmeyi, birleştirerek kılmayı niyet etmek, ikisini art arda kılmak ve abdestin, guslün ve namazın Hanbeli mezhebindeki farzlarına ve müfsitlerine uymak lâzımdır.
***
Sual: Cami veya mescitlerde, oturup, sohbet etmek, dünya kelamı söylemek, konuşmak, dinimizce yasak mı edilmiştir?
Cevap: Bu konuda Süleymân bin Cezâ hazretleri, Eyyühel Veled kitabında buyuruyor ki:
"Camiye girince, dünya kelamı söyleme! Resûlullah efendimiz buyurdular ki: (Camide dünya kelamı söyleyen kimsenin ağzından fena, kötü bir koku çıkar. Melekler derler ki, ya Rabbi, bu kulun camide dünya kelamı söylemesinden dolayı, ağzından çıkan koku bizleri rahatsız ediyor. Hak teâlâ buyurur ki: İzzim, celâlim hakkı için, onlara yakında büyük bir bela veririm.)"
Camiye veya mescide girince önce Tehıyyetül mescid denilen iki rekat namaz kılıp veya başka ibadet edip, sonra dünya kelamı konuşmak caizdir.
***
Sual: Namaz kılmaya davet edilen kimse, bu daveti kabul etmeyip namaz kılmaya gelmezse, bu kimsenin imanı gider mi?
Cevap: Bir kimseye, gel namaz kıl denilse, o kimse de, hayır kılmam dese, imanı gider. Ancak bu kimsenin muradı, senin sözünle namaz kılmam, Allahü teâlânın emri ile kılarım demişse imanı gitmez.
Hiç yorum yok
Sorularınız Dinimiz İslam hocaları tarafından cevaplandırılacaktır. Lütfen suallerinizi: dinimizislam2@gmail.com mail adresine gönderiniz. Teşekkürler.