Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

Hover Effects

TRUE

Yorumlar

{fbt_classic_header}

Header Ad

Önizle

Son yazılar:

latest

Ads Place

Kur'an Allah kelamıdır

Sual: Bazı dinsizler, Kur'anı Resulullah’ın kendisinin yazdığını, Allah kelamı olmadığını söylüyorlar. Bu konuda âyet-i kerime yok mu?...

onizle
Sual: Bazı dinsizler, Kur'anı Resulullah’ın kendisinin yazdığını, Allah kelamı olmadığını söylüyorlar. Bu konuda âyet-i kerime yok mu?
CEVAP
Âyet-i kerime elbette var, ama ateist âyete inanmaz. Muhammed aleyhisselam, peygamber olduğunu mucizelerle de ispat etmiştir. Bu mucizeler sözbirliğiyle bugüne kadar gelmiştir. Mucizelerinin başında Kur’an-ı kerim gelir. Yani devam eden bir mucizedir. Kur’an-ı kerim çok vecizdir, hiç kimse, Kur'an gibi söz söyleyemez. Arabistan’ın meşhur şairleri ve edebiyatçıları uğraşmışlar, benzerini söyleyememişlerdir. Bu konudaki âyet-i kerime meallerinden bazıları şöyledir:

(Kendi uydurdu diye inanmayanlar, haydi [Bu Kur’anın] bir benzerini söylesinler!) [Tur 33, 34]

(De ki: Kendimden söylediğimi sandığınız bu Kur’anın sûreleri gibi, haydi on sûre de siz söyleyiniz!) [Hud 13]

(Eğer kulumuza [Resulüme] indirdiğimizden [Kur’anın Allah’tan geldiğinden] bir şüpheniz varsa, iddianızda doğruysanız, Allah’tan başka şahitlerinizi [putlarınızı, bilginlerinizi] de yardıma çağırıp, haydi onun benzeri bir sûre meydana getirin! Bunu asla yapamazsınız.) [Bekara 23, 24]

(Kur’an, eşi benzeri olmayan bir kitaptır. Ona önünden, ardından [hiçbir yönden, hiçbir şekilde] bâtıl gelemez [hiçbir ilave ve çıkarma yapılamaz. Çünkü] O, kâinatın hamd ettiği, hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafından indirilmiştir.) [Fussilet 41-42] (Kur’anı Allah indirdiği için, onu bozabilecek birisinin çıkamayacağı açıkça bildiriliyor.)

(Rabbinin sözü, doğruluk ve adaletle tamamlandı. Onun sözlerini [Kur'anı] değiştirebilecek [hiçbir şey, hiçbir kuvvet] yoktur.) [Enam 115]

(Kur’anı biz indirdik, elbette yine onu biz koruyacağız.) [Hicr 9]

(Eğer Kur’an, Allah’tan başkasından gelmiş olsaydı, içinde pek çok tutarsızlık [tenakuz, çelişki] bulunurdu. Bunu düşünemiyor musunuz?) [Nisa 82]

(Kur’anı kendisi uydurdu mu diyorlar? De ki: O halde Allah’tan gayri çağırabildiklerinizi [yardıma] çağırın da siz de onun gibi uydurulmuş on sûre getirin.) [Hud 13]

(Eğer o [peygamber] bize atfen, [Kur’ana] bazı sözler katsaydı, biz onu kuvvetle yakalayıp şah damarını koparır, helak ederdik, hiçbiriniz de buna engel olamazdınız.) [Hakka 44-47]

(De ki: Bu Kur’anın bir benzerini ortaya koymak üzere insanlar ve cinler toplanıp, birbirine destek de olsalar, yemin olsun ki yine de benzerini ortaya koyamazlar.) [İsra 88] (14 asır geçtiği hâlde, birçok din düşmanı, hâşâ Allah’ı yalancı çıkarmak için uğraşmışsa da bunu yapamadılar.)

Kur’an-ı kerim, Resulullah efendimizin en büyük mucizesidir. İçinde, bütün dünyada bugüne kadar yapılmış, medeni kanunlara örnek teşkil edecek ilmî ve hukukî esaslar, eski tarihe ait birçok bilinmeyen bilgiler, insanlara verilebilecek, en büyük ahlâk esasları, nasihatler, dünya ve âhiret hakkında, o zamana kadar hiçbir kimsenin bilmediği, bilemediği, tasavvur bile edemediği hususlar vardır. Bunlar, kimsenin söyleyemeyeceği, bir ifadeyle beyan edilmiştir. Müşrikler, mucize isteyince de mealen buyuruldu ki:

(Kur’an gibi [eşsiz] bir kitabı sana indirmemiz, [mucize olarak] yetmez mi?) [Ankebut 51]

(Bu, Allah’ın kitabı değildir) diyebileceklere karşı da, böyle şüphelere yer bırakılmamıştır. Allahü teâlâ, Resulünün böyle bir kitap yazacak kudrette olmadığını ve Kur’anı kendisinin vahiy ettiğini teyit etmektedir. Esasen Resulünün özellikle ümmî [okuma yazma öğrenmemiş] olmasını ve bu sebepten Kur’anın ancak Allah tarafından vahiy edilebileceğinin anlaşılmasını istemiştir. Bir âyet-i kerime meali:

([Ey Resulüm, bu Kur’an sana indirilmeden önce] Sen bir kitaptan okumuş ve elinle onu yazmış değildin. Eğer öyle olsaydı bâtıl söze uyanlar, şüpheye düşerlerdi. [Müşrikler, “Kur’anı başkasından öğrenmiş veya önceki semavi kitaplardan almış” derler, Yahudiler de, “Onun vasfı Tevrat’ta ümmîdir, bu ise ümmî değil” derlerdi.]) [Ankebut 48]

O zaman, Araplar şiire çok kıymet verirdi. Aralarında çeşitli şairler yetişti. Birbirleriyle şiir yarışı yaparlardı. Kazananlarla öğünürlerdi. Kur’an-ı kerime benzer kısa bir sûre söyleyebilmek için, el ele verdiler. Çok uğraştılar. Hazırladıkları şiirleri, Muhammed aleyhisselama götürecekleri zaman, Kur’an-ı kerimden bir sûre ile karşılaştırdılar. Sûredeki belagati iyi anladıkları için, kendi sözlerinden kendileri utandılar. Resulullah'a götüremediler. Bu zavallılıkları karşısında, ilimle karşı koymaktan vazgeçip, kaba kuvvete başvurmaktan başka çare bulamadılar. Kılıca sarıldılar. Müslümanlara saldırmaya başladılar. Resulullah'ı öldürmeye karar verdiler. Bunun için hazırladıkları planı gerçekleştirmeye kalkıştılarsa da, mağlup ve rezil oldular. Muhammed aleyhisselamın böyle meydan okuması karşısında ve böyle el ele vererek uğraşmaları sonunda, bir sûre gibi veciz, beliğ bir söz söyleyebilselerdi, Resulullah’a gelir, okurlar, gürültü, patırtı koparırlardı. Bu taşkınlıkları dillere yayılır, tarihlere geçerdi. Bu başarısızlıkları, Kur’an-ı kerimin mu’ciz olduğunu, insan sözü olmadığını açıkça göstermektedir.

Mu’ciz, insanı âciz bırakan, aynısını yapmakta başkalarını acze düşüren, kudretsiz kılan, kimsenin yapamayacağı iş demektir. Mucize de aynı anlamdadır.
Sosyal Sorumluluk Projesi

Hiç yorum yok

Sorularınız Dinimiz İslam hocaları tarafından cevaplandırılacaktır. Lütfen suallerinizi: dinimizislam2@gmail.com mail adresine gönderiniz. Teşekkürler.

Ads Place