Sual: Türbeye gidip, oradaki evliya zattan direkt yani doğrudan doğruya yardım istemenin şirk olduğunu söyleyenler oluyor. Doğrudan istenm...
Sual: Türbeye gidip, oradaki evliya zattan direkt yani doğrudan doğruya yardım istemenin şirk olduğunu söyleyenler oluyor. Doğrudan istenmiyorsa niye türbeye gidiyoruz ki?
CEVAP
Doğrudan yardım istemenin şirk olan ve olmayan kısmı vardır. Ama Müslüman, doğrudan doğruya yardım istese de şirk olmaz. Çünkü o, evliya zatı yaratıcı olarak bilmez. Esas yardım edenin Allahü teâlâ olduğunu bilir.
Evliya zatın Allah'tan gayri olarak yardım edeceğine inanan kimse, zaten küfre girmiştir. Putlardan ister gibi evliya zattan doğrudan yardım istemesi şirk olur. Bu niyetle, (Ya Abdülkadir Geylani, ya Tezveren dede, bana şunu ver) demek şirktir. (Ya Rabbi! Abdülkadir-i Geylani hürmeti için bana şunu ver! Seyyidet Nefise hürmetine hastama şifa ver) demelidir.
Araf sûresinin, (Allah'tan başka her kime dua ederseniz, onlar da sizin gibi kuldur. Kimseye yardım edecek güçleri yoktur) mealindeki 194. âyet-i kerimesi kâfirlerin putlarına tapınmalarının şirk olduğunu bildirmek için gelmiştir. Evliya zatları putlara benzetmek doğru olmaz. Müslüman, puttan ister gibi istemez. Allah’ın izniyle evliya zatın yardım ettiğine inanır. Şu meşhur menkıbe bunu güzel açıklamaktadır:
Ebu Hasan-ı Harkani hazretleri, sefere çıkan talebelerine, (Sıkışınca benden yardım isteyin) buyurur. Yolda talebelerini, eşkıya yakalar. Allahü teâlâya dua ettikleri halde kurtulamazlar. Bir talebe, (Yâ Ebel Hasan, imdat!) der. O talebeyi eşkıya göremez. Seferden dönünce hocalarına, (Biz Allah’tan yardım istediğimiz halde soyulduk, fakat şu arkadaşımız, sizden yardım isteyince kurtuldu. Bunun hikmeti nedir?) derler. O da, (Allahü teâlâ günahkâr kimselerin duasını kabul etmez. Arkadaşınız, benden yardım isteyince, onun duasını Allahü teâlâ bana duyurdu. Ben de, “Yâ Rabbi bu talebemi kurtar!” dedim. Allahü teâlâ da kurtardı. Ben sadece vasıta oldum, dua ettim. Kurtaran Rabbimizdi) diye cevap verir. (Tezkiret-ül-evliya)
Yatırdaki zattan da, direkt böyle yardım istemenin hiç mahzuru olmaz. Diri zata yardım etme kuvvetini veren Allahü teâlâ, ölüye de vermektedir. Diriden veya ölüden yardım istemenin farkı olmaz, çünkü ruh ölmez. Ölmüş olan Hızır aleyhisselamın ruhunun yardım etmesi de böyledir.
Türbenin yanına gelip, (Yâ Rabbi şurada yatan evliya zatın hürmetine bana şunu ver!) demek ayıp olmaz mı? O şekilde dua, hiç yatıra gelmeden evde de yapılabilir. Kabre gelip huzuruna durunca, bizzat kendisinden istenir. Hadis-i şerifte, (Sıkışınca, kabirdekilerden yardım isteyin) buyuruluyor. (Kabirdekileri vasıta ederek dua edin!) denmiyor. Bizzat istemek gerekir. Yatırdaki ölü değildir, ruh ölmez. Kâfirlerin bile ruhları ölmez, onların işittiği Buhari’deki hadisi şerifte bildirilmektedir.
Evliya bir zatın kabrine gidince, mesela, (Ey mübarek zat, senin Allah indinde kıymetin büyüktür. Bana kiralık bir ev lazım, bana yardımcı ol!) denir. O zat da, dua eder ve duası da kabul olursa, Allahü teâlâ bize kiralık bir ev nasip eder. Neticede isteğimizi, dileğimizi Allahü teâlâ veriyor. Müslümanın, verenin yaratanın Allahü teâlâ olduğunu bilerek, yatırdaki evliya zattan yardım istemesinin hiçbir mahzuru olmaz.
Büluğa erince
Sual: Büluğa ermemiş bir çocuk, vakit girince o namazı kılsa, vaktin sonuna doğru büluğa erse, o namazı tekrar kılması farz olur mu?
CEVAP
Evet, büluğa erince, büluğa erdiği vakitteki namazı kılması farz olur. Önceki kıldığı nafile olur. Çünkü büluğa ermeyen çocuğa namaz farz değildir. Bunun gibi vaktin sonunda ayılan baygına, hayzı veya nifası biten kadına o namazı kılmak farz olur. Kılmamışsa, kaza etmesi farz olur. (Dürr-ül muhtar)
Bir çocuk, yatsı namazını kılar da, sonra ihtilam olur yani büluğa ererse, sabah namazına kadar yatsıyı tekrar kılması farz olur. İmam-ı Muhammed, bunu İmam-ı a'zam Ebu Hanife’ye sormuş, o da, (Evet, yatsıyı kılması farz olur) buyurmuştur. (Redd-ül muhtar)
İki kere Fâtiha okumak
Sual: Fâtiha’yı, sonra zamm-ı sûreyi ve ondan sonra da tekrar Fâtiha’yı okuyanın secde-i sehv yapması gerekir mi?
CEVAP
Gerekmez, ama Fâtiha peş peşe okunursa secde-i sehv gerekir. (Hindiyye)
CEVAP
Doğrudan yardım istemenin şirk olan ve olmayan kısmı vardır. Ama Müslüman, doğrudan doğruya yardım istese de şirk olmaz. Çünkü o, evliya zatı yaratıcı olarak bilmez. Esas yardım edenin Allahü teâlâ olduğunu bilir.
Evliya zatın Allah'tan gayri olarak yardım edeceğine inanan kimse, zaten küfre girmiştir. Putlardan ister gibi evliya zattan doğrudan yardım istemesi şirk olur. Bu niyetle, (Ya Abdülkadir Geylani, ya Tezveren dede, bana şunu ver) demek şirktir. (Ya Rabbi! Abdülkadir-i Geylani hürmeti için bana şunu ver! Seyyidet Nefise hürmetine hastama şifa ver) demelidir.
Araf sûresinin, (Allah'tan başka her kime dua ederseniz, onlar da sizin gibi kuldur. Kimseye yardım edecek güçleri yoktur) mealindeki 194. âyet-i kerimesi kâfirlerin putlarına tapınmalarının şirk olduğunu bildirmek için gelmiştir. Evliya zatları putlara benzetmek doğru olmaz. Müslüman, puttan ister gibi istemez. Allah’ın izniyle evliya zatın yardım ettiğine inanır. Şu meşhur menkıbe bunu güzel açıklamaktadır:
Ebu Hasan-ı Harkani hazretleri, sefere çıkan talebelerine, (Sıkışınca benden yardım isteyin) buyurur. Yolda talebelerini, eşkıya yakalar. Allahü teâlâya dua ettikleri halde kurtulamazlar. Bir talebe, (Yâ Ebel Hasan, imdat!) der. O talebeyi eşkıya göremez. Seferden dönünce hocalarına, (Biz Allah’tan yardım istediğimiz halde soyulduk, fakat şu arkadaşımız, sizden yardım isteyince kurtuldu. Bunun hikmeti nedir?) derler. O da, (Allahü teâlâ günahkâr kimselerin duasını kabul etmez. Arkadaşınız, benden yardım isteyince, onun duasını Allahü teâlâ bana duyurdu. Ben de, “Yâ Rabbi bu talebemi kurtar!” dedim. Allahü teâlâ da kurtardı. Ben sadece vasıta oldum, dua ettim. Kurtaran Rabbimizdi) diye cevap verir. (Tezkiret-ül-evliya)
Yatırdaki zattan da, direkt böyle yardım istemenin hiç mahzuru olmaz. Diri zata yardım etme kuvvetini veren Allahü teâlâ, ölüye de vermektedir. Diriden veya ölüden yardım istemenin farkı olmaz, çünkü ruh ölmez. Ölmüş olan Hızır aleyhisselamın ruhunun yardım etmesi de böyledir.
Türbenin yanına gelip, (Yâ Rabbi şurada yatan evliya zatın hürmetine bana şunu ver!) demek ayıp olmaz mı? O şekilde dua, hiç yatıra gelmeden evde de yapılabilir. Kabre gelip huzuruna durunca, bizzat kendisinden istenir. Hadis-i şerifte, (Sıkışınca, kabirdekilerden yardım isteyin) buyuruluyor. (Kabirdekileri vasıta ederek dua edin!) denmiyor. Bizzat istemek gerekir. Yatırdaki ölü değildir, ruh ölmez. Kâfirlerin bile ruhları ölmez, onların işittiği Buhari’deki hadisi şerifte bildirilmektedir.
Evliya bir zatın kabrine gidince, mesela, (Ey mübarek zat, senin Allah indinde kıymetin büyüktür. Bana kiralık bir ev lazım, bana yardımcı ol!) denir. O zat da, dua eder ve duası da kabul olursa, Allahü teâlâ bize kiralık bir ev nasip eder. Neticede isteğimizi, dileğimizi Allahü teâlâ veriyor. Müslümanın, verenin yaratanın Allahü teâlâ olduğunu bilerek, yatırdaki evliya zattan yardım istemesinin hiçbir mahzuru olmaz.
Büluğa erince
Sual: Büluğa ermemiş bir çocuk, vakit girince o namazı kılsa, vaktin sonuna doğru büluğa erse, o namazı tekrar kılması farz olur mu?
CEVAP
Evet, büluğa erince, büluğa erdiği vakitteki namazı kılması farz olur. Önceki kıldığı nafile olur. Çünkü büluğa ermeyen çocuğa namaz farz değildir. Bunun gibi vaktin sonunda ayılan baygına, hayzı veya nifası biten kadına o namazı kılmak farz olur. Kılmamışsa, kaza etmesi farz olur. (Dürr-ül muhtar)
Bir çocuk, yatsı namazını kılar da, sonra ihtilam olur yani büluğa ererse, sabah namazına kadar yatsıyı tekrar kılması farz olur. İmam-ı Muhammed, bunu İmam-ı a'zam Ebu Hanife’ye sormuş, o da, (Evet, yatsıyı kılması farz olur) buyurmuştur. (Redd-ül muhtar)
İki kere Fâtiha okumak
Sual: Fâtiha’yı, sonra zamm-ı sûreyi ve ondan sonra da tekrar Fâtiha’yı okuyanın secde-i sehv yapması gerekir mi?
CEVAP
Gerekmez, ama Fâtiha peş peşe okunursa secde-i sehv gerekir. (Hindiyye)
Hiç yorum yok
Sorularınız Dinimiz İslam hocaları tarafından cevaplandırılacaktır. Lütfen suallerinizi: dinimizislam2@gmail.com mail adresine gönderiniz. Teşekkürler.