Sual: Zamanımızda çok kimse, işten, koşturmadan dolayı ibadet yapmaya, din bilgilerini anlatan bir kitap okumaya fırsat bulamıyor. Bu işin d...
Sual: Zamanımızda çok kimse, işten, koşturmadan dolayı ibadet yapmaya, din bilgilerini anlatan bir kitap okumaya fırsat bulamıyor. Bu işin doğrusu nedir ve nasıl hareket etmelidir?
Cevap:
Konu ile alakalı olarak İmâm-ı Gazâlî hazretleri Kimyâ-i se'âdet kitabında buyuruyor ki:
"Dünya işlerine çok düşkün olmamalıdır. Mesela, çarşıya herkesten önce gidip, herkesten sonra çıkmamalı. Tehlikeli ve uzun yollara gitmemelidir. Mal kazanmak için, deniz ve hava yolculuklarına dalmamalıdır. Mu'âz bin Cebel hazretleri buyuruyor ki; "Şeytan, pazarda, yalan, hile, hıyanet ve yemin ettirerek Müslümanları günaha sokmaya çalışır. Önce gidip, geç çıkanlara daha çok asılır." Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Tüccarın, esnafın en kötüsü, erken gidip, geç dönenlerdir.)
Sabah, namazı kılmadan ve kitap okuyup birkaç şey öğrenmeden işe gitmemeyi âdet edinmelidir. İhtiyacı kadar dünyalık kazanınca, ahireti kazanmakla meşgul olmalıdır. Çünkü ahiret hayatı sonsuzdur ve ona ihtiyaç daha çoktur ve ahiret ticaretinde iflas etmek üzeredir. İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe hazretlerinin hocası Hammâd, ticaret yapardı. Başörtüsü satardı. Her gün, iki habbe kazanınca eşyayı toplar pazardan çıkardı. Büyüklerden bazısı dükkana, haftada iki gün giderdi. Bir kısmı da, cumadan başka her gün gider, öğle namazında geri dönerdi. Bir kısmı nihayet ikindiye kadar alışveriş ederdi. Hepsi ihtiyacı kadar kazanınca camiye gider, ibadetle, ilim öğrenmekle akşamı yapardı."
***
Cevap:
Konu ile alakalı olarak İmâm-ı Gazâlî hazretleri Kimyâ-i se'âdet kitabında buyuruyor ki:
"Dünya işlerine çok düşkün olmamalıdır. Mesela, çarşıya herkesten önce gidip, herkesten sonra çıkmamalı. Tehlikeli ve uzun yollara gitmemelidir. Mal kazanmak için, deniz ve hava yolculuklarına dalmamalıdır. Mu'âz bin Cebel hazretleri buyuruyor ki; "Şeytan, pazarda, yalan, hile, hıyanet ve yemin ettirerek Müslümanları günaha sokmaya çalışır. Önce gidip, geç çıkanlara daha çok asılır." Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Tüccarın, esnafın en kötüsü, erken gidip, geç dönenlerdir.)
Sabah, namazı kılmadan ve kitap okuyup birkaç şey öğrenmeden işe gitmemeyi âdet edinmelidir. İhtiyacı kadar dünyalık kazanınca, ahireti kazanmakla meşgul olmalıdır. Çünkü ahiret hayatı sonsuzdur ve ona ihtiyaç daha çoktur ve ahiret ticaretinde iflas etmek üzeredir. İmâm-ı a'zam Ebû Hanîfe hazretlerinin hocası Hammâd, ticaret yapardı. Başörtüsü satardı. Her gün, iki habbe kazanınca eşyayı toplar pazardan çıkardı. Büyüklerden bazısı dükkana, haftada iki gün giderdi. Bir kısmı da, cumadan başka her gün gider, öğle namazında geri dönerdi. Bir kısmı nihayet ikindiye kadar alışveriş ederdi. Hepsi ihtiyacı kadar kazanınca camiye gider, ibadetle, ilim öğrenmekle akşamı yapardı."
***
Sual: Kan, idrar gibi sıvı veya katı necaset elbiseye veya vücuda bulaşmış ise, bunu temizlemek için kaç defa yıkamak gerekir?
Cevap:
Kuruduktan sonra da görülen pislikler, kan gibi şeyler, bulunduğu yerden çıkarılıp, kendisi ve eseri giderilince, o yer temiz olur. Temizlik için yıkamakta belli bir adet yoktur. Bir kere yıkamakla da çıkarsa kâfidir. Necaset giderilip de, eseri, yani renk ve koku kalırsa, zararı olmaz. Sıcak veya sabunlu su lazım gelmez.
***
Sual: Namazdaki bir hatadan dolayı secde-i sehiv yapmak için, iki tarafa da selam vermek mi gerekir?
Cevap:
Secde-i sehiv yapmak için, bir tarafa selam verdikten sonra, iki secde yapıp oturur ve namazı tamamlar. İki tarafa selam verdikten sonra veya hiç selam vermeden de, secde-i sehiv yapmak caizdir.
***
Sual: Fâiz şartlarını taşıyan satış nasıl uygun hale getirilir? Böyle satışlarda, sözleşme anında hazır olmayan mal ayrılmadan önce teslim edilmezse satış caiz olur mu?
Cevap:
Fâiz bulunan satıştaki iki maldan biri ayn, karşılığı deyn ise, ayn olan mebî', deyn olan semen olmak ve [söz kesilirken deyn olan] semeni, ayrılmadan önce kabzetmek şartı ile caiz olur. Çünkü, deyn ancak teslim alınmakla taayyün eder.
Eğer, deyn mebî' ise, söz kesilen mecliste hazır olsa bile, bey' caiz olmaz. (İle, ye) gibi bağ ile söylenen fâiz malı, semen olur. Bu bağlar ile söylenmeyen, mebî' olur. (Bu bir kile buğdayı, bir kile taze buğdaYA sattım. Bu bir kile buğdayı, bir kile taze arpaYA sattım) diyerek sözleşmeleri caiz olur. Çünkü, her ikisinde de, ayn olan mal, mebî'dir ve deyn olan, semendir. Fakat, sözleşme yerinden ayrılmadan, deyni kabzetmek lâzımdır. Çünkü, fâiz bulunan bey'in caiz olması için, ayrılmadan önce, mebî ile semenin ayn olmaları lâzımdır. Deynin [misalimizde, semenin] taayyünü, kabzedilmekle olur. Aynı, kabzetmeden ayrılmaları caiz olur. Eğer (Bir kile iyi buğdayı senden, bu bir kile buğday İLE satın aldım) derse, yahut (İki kile taze arpayı senden, bu bir kile buğdaYA satın aldım) derse, deyn olan, mecliste hazır bulundurulsa dahi, caiz olmaz. Çünkü, deyn olan mal, mebî' olmuş, ayn olmayan şeyi satmıştır. Bu ise, caiz değildir.) (Tam İlmihal s. 855)
Hiç yorum yok
Sorularınız Dinimiz İslam hocaları tarafından cevaplandırılacaktır. Lütfen suallerinizi: dinimizislam2@gmail.com mail adresine gönderiniz. Teşekkürler.