Sual: Mevki, makam sahibi olmanın sebebi, fayda ve zararları nelerdir? Cevap: Mevki ve şöhret sahibi olma arzusu, insanlarda üç şeyden ...
Sual: Mevki, makam sahibi olmanın sebebi, fayda ve zararları nelerdir?
Cevap: Mevki ve şöhret sahibi olma arzusu, insanlarda üç şeyden hasıl olur:
1-Birinci sebep; nefsin arzularına kavuşmaktır. Nefis, arzularının, haram yollardan elde edilmesini ister.
2-İkincisi, kendinin ve başkalarının haklarını zalimlerden kurtarmak ve müstehab olan mesela, sadaka vermek, hayrat, hasenat yapmak yahut mubah olan işler yapmak için, mesela, iyi yemek, iyi giyinmek, iyi evlerde oturmak, çoluk çocuk sahibi olup, rahat ve mesut yaşamak için veya ibadetlerine mâni olacak şeylerden kurtulmak, İslam dinine ve Müslümanlara hizmet için mevki sahibi olmak istenir. Bu niyet ile mevkiye kavuşurken, riya gibi ve hakkı batıl ile karıştırmak gibi, İslamiyetin yasak ettiği şeyleri yapmazsa ve vacipleri, sünnetleri terk etmezse, bunun mevki sahibi olması caizdir, hatta müstehaptır. Çünkü, caiz ve lazım olan şeylere kavuşturucu sebepleri, vasıtaları yapmak da, caiz ve lazım olur. Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerimde, iyi insanların nasıl olacağını bildirirken, bunların;
(Müslümanlara imam olmak istediklerini) de bildirmektedir. Süleyman aleyhisselam;
(Ya Rabbi! Benden sonra kimseye nasip etmeyeceğin bir mülkü bana ihsan eyle!) diyerek melik ve emir olmayı istemiştir.
Önceki dinlerden bildirilen ve reddedilmeyen haberler bizim dinimizde de muteberdir. Hadis-i şeriflerde;
(Hak ve adalet üzere bir gün hâkimlik yapmayı, bir sene devamlı gaza etmekten daha çok severim.)
(Bir saat adalet ile idarecilik yapmak, altmış sene nafile ibadet yapmaktan daha iyidir) buyuruldu.
3-Mevki sahibi olmayı istemenin sebeplerinden üçüncüsü, nefsini eğlendirmektir. Nefis, maldan olduğu gibi, mevkiden de lezzet almaktadır. Arada İslamiyete uymayan işler bulunmazsa, nefsi lezzet aldığı şeye kavuşturmak haram olmaz ise de, takvanın az olduğunu gösterir. Mevki elde ettikten sonra, insanların gönüllerini kazanmak için, riya ve müdahane ve gösteriş yapmasından korkulur. Hatta, münafıklık, hakkı batıl ile karıştırmak ve hile ve yalan gibi tehlikeli hâller de olabilir. Helal ile haram karışık olan şeyi yapmamak lazımdır. Mevki sahibi olmanın bu üçüncü sebebi, haram değil ise de, iyi olmadığı için, ilacını bilmek ve yapmak lazımdır.
***
Sual: Müctehid olmayan kimselerin, kendilerini müctehid sanarak, âyet-i kerimelere ve hadîs-i şeriflere manalar vermeğe kalkışmaları küfre sebep olur mu? Ehl-i sünnet âlimlerinin ibadetlerde, ictihad ile buldukları bilgilerin bidat olmaması nedendir?
Cevap: Müctehid olmayan din adamlarının, kendilerini müctehid sanarak, âyet-i kerimelere ve hadîs-i şeriflere manalar vermeğe kalkışmaları ile veya kendi görüşleri ile söyledikleri itikat bilgisi, açık bildirilmemiş veya herkesin işitmediği bilgilerden olsa bile, yanlış olursa, böyle yanlış inananlar kâfir olur. Mesela, Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" miraca çıktığına ve kabr sualine, ictihad yolu ile inanmayan bir müctehid, bidat sahibi, yani sapık olur. Kendi aklı, görüşü ile inanmayan müctehid olmayan bir din adamı ise, din bilgilerine kıymet vermemiş olacağından, kâfir olur.
İtikattaki ictihadlarında yanılmamış olan İslâm âlimlerine "rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma'în" ve bunlar gibi doğru inanan Müslümanlara (Ehl-i sünnet) veya (Sünnî) denir.
Yetmişiki bidat ehlinin ibadetleri, sahih olsa da, kabul olmaz. İbadetlerinde, ictihad ile yapacakları bidatleri de ayrıca suç olur.
Ehl-i sünnet âlimlerinin ibadetlerde, ictihad ile buldukları bilgiler bidat değildir. Bu bilgileri bulurken yanılmaları suç olmaz. Dört mezhebin imamları, bu bilgileri, İslâmiyetin sahibinin izni ile, İslâmiyetin bildirdiği delillerden, senetlerden çıkarmışlardır. Bu bilgiler, İslâmiyeti değiştirmiş değil, İslâmiyete yardımcı olmuşlardır. Kur'ân-ı kerimde ve hadîs-i şeriflerde açık bildirilmiş şeylerde ictihad yapılmaz. Bunlar, olduğu gibi kabul edilir. Açık bildirilmemiş bir işi gösteren delili ararken yanılmak suç olmaz. Fakat bu delil yani doğru yol açık olup da, müctehid bu delili bulmakta yanılarak veya bir delilden çıkarılmayıp, akla uyarak yapılan ibadetler, bidat olur, sapıklık olur. Böyle reformlar, bir müekked sünnetin ortadan kalkmasına sebep olursa, günahı daha çok olur. (Fâideli Bilgiler s. 435)
Cevap: Mevki ve şöhret sahibi olma arzusu, insanlarda üç şeyden hasıl olur:
1-Birinci sebep; nefsin arzularına kavuşmaktır. Nefis, arzularının, haram yollardan elde edilmesini ister.
2-İkincisi, kendinin ve başkalarının haklarını zalimlerden kurtarmak ve müstehab olan mesela, sadaka vermek, hayrat, hasenat yapmak yahut mubah olan işler yapmak için, mesela, iyi yemek, iyi giyinmek, iyi evlerde oturmak, çoluk çocuk sahibi olup, rahat ve mesut yaşamak için veya ibadetlerine mâni olacak şeylerden kurtulmak, İslam dinine ve Müslümanlara hizmet için mevki sahibi olmak istenir. Bu niyet ile mevkiye kavuşurken, riya gibi ve hakkı batıl ile karıştırmak gibi, İslamiyetin yasak ettiği şeyleri yapmazsa ve vacipleri, sünnetleri terk etmezse, bunun mevki sahibi olması caizdir, hatta müstehaptır. Çünkü, caiz ve lazım olan şeylere kavuşturucu sebepleri, vasıtaları yapmak da, caiz ve lazım olur. Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerimde, iyi insanların nasıl olacağını bildirirken, bunların;
(Müslümanlara imam olmak istediklerini) de bildirmektedir. Süleyman aleyhisselam;
(Ya Rabbi! Benden sonra kimseye nasip etmeyeceğin bir mülkü bana ihsan eyle!) diyerek melik ve emir olmayı istemiştir.
Önceki dinlerden bildirilen ve reddedilmeyen haberler bizim dinimizde de muteberdir. Hadis-i şeriflerde;
(Hak ve adalet üzere bir gün hâkimlik yapmayı, bir sene devamlı gaza etmekten daha çok severim.)
(Bir saat adalet ile idarecilik yapmak, altmış sene nafile ibadet yapmaktan daha iyidir) buyuruldu.
3-Mevki sahibi olmayı istemenin sebeplerinden üçüncüsü, nefsini eğlendirmektir. Nefis, maldan olduğu gibi, mevkiden de lezzet almaktadır. Arada İslamiyete uymayan işler bulunmazsa, nefsi lezzet aldığı şeye kavuşturmak haram olmaz ise de, takvanın az olduğunu gösterir. Mevki elde ettikten sonra, insanların gönüllerini kazanmak için, riya ve müdahane ve gösteriş yapmasından korkulur. Hatta, münafıklık, hakkı batıl ile karıştırmak ve hile ve yalan gibi tehlikeli hâller de olabilir. Helal ile haram karışık olan şeyi yapmamak lazımdır. Mevki sahibi olmanın bu üçüncü sebebi, haram değil ise de, iyi olmadığı için, ilacını bilmek ve yapmak lazımdır.
***
Sual: Müctehid olmayan kimselerin, kendilerini müctehid sanarak, âyet-i kerimelere ve hadîs-i şeriflere manalar vermeğe kalkışmaları küfre sebep olur mu? Ehl-i sünnet âlimlerinin ibadetlerde, ictihad ile buldukları bilgilerin bidat olmaması nedendir?
Cevap: Müctehid olmayan din adamlarının, kendilerini müctehid sanarak, âyet-i kerimelere ve hadîs-i şeriflere manalar vermeğe kalkışmaları ile veya kendi görüşleri ile söyledikleri itikat bilgisi, açık bildirilmemiş veya herkesin işitmediği bilgilerden olsa bile, yanlış olursa, böyle yanlış inananlar kâfir olur. Mesela, Resûlullahın "sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem" miraca çıktığına ve kabr sualine, ictihad yolu ile inanmayan bir müctehid, bidat sahibi, yani sapık olur. Kendi aklı, görüşü ile inanmayan müctehid olmayan bir din adamı ise, din bilgilerine kıymet vermemiş olacağından, kâfir olur.
İtikattaki ictihadlarında yanılmamış olan İslâm âlimlerine "rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma'în" ve bunlar gibi doğru inanan Müslümanlara (Ehl-i sünnet) veya (Sünnî) denir.
Yetmişiki bidat ehlinin ibadetleri, sahih olsa da, kabul olmaz. İbadetlerinde, ictihad ile yapacakları bidatleri de ayrıca suç olur.
Ehl-i sünnet âlimlerinin ibadetlerde, ictihad ile buldukları bilgiler bidat değildir. Bu bilgileri bulurken yanılmaları suç olmaz. Dört mezhebin imamları, bu bilgileri, İslâmiyetin sahibinin izni ile, İslâmiyetin bildirdiği delillerden, senetlerden çıkarmışlardır. Bu bilgiler, İslâmiyeti değiştirmiş değil, İslâmiyete yardımcı olmuşlardır. Kur'ân-ı kerimde ve hadîs-i şeriflerde açık bildirilmiş şeylerde ictihad yapılmaz. Bunlar, olduğu gibi kabul edilir. Açık bildirilmemiş bir işi gösteren delili ararken yanılmak suç olmaz. Fakat bu delil yani doğru yol açık olup da, müctehid bu delili bulmakta yanılarak veya bir delilden çıkarılmayıp, akla uyarak yapılan ibadetler, bidat olur, sapıklık olur. Böyle reformlar, bir müekked sünnetin ortadan kalkmasına sebep olursa, günahı daha çok olur. (Fâideli Bilgiler s. 435)
Hiç yorum yok
Sorularınız Dinimiz İslam hocaları tarafından cevaplandırılacaktır. Lütfen suallerinizi: dinimizislam2@gmail.com mail adresine gönderiniz. Teşekkürler.