Page Nav

HIDE

Grid

GRID_STYLE

Hover Effects

TRUE

Yorumlar

{fbt_classic_header}

Header Ad

Önizle

Son yazılar:

latest

Ads Place

İbadet için adam kiralamak!

Sual: Namaz gibi ibadetleri, ücret vererek bir başkasına yaptırmanın dinimizde yeri var mıdır? Cevap: İbadet yapmak için de adam kiralam...

onizle
Sual: Namaz gibi ibadetleri, ücret vererek bir başkasına yaptırmanın dinimizde yeri var mıdır?

Cevap: İbadet yapmak için de adam kiralamak ve namaz kılmak için ev kiralamak, Hanefi ve Hanbeli mezheplerinde sahih değildir. Mesela, ücret ile ezan okutmak, hacca göndermek, imam tutmak, Kur'ân-ı kerim öğretmek, din dersi öğretmek caiz değildir. Şafii ve Maliki mezheplerinde, kabir başında ve sahibinin yanında ücret ile Kur'ân-ı kerim okutmak caizdir. Fakat, bu mezheplerde, beden ile yapılan ibadetlerin sevapları, başkalarının ruhuna gönderilemez. Sonradan gelen din âlimleri, Kur'ân-ı kerim ve din dersi öğretmek ve ezan, imamlık için para ile adam tutmak caiz olur dedi. Bunlara, sözleşilen ücretin verilmesi lazım olur. İbni Âbidîn bu satırları açıklarken buyuruyor ki:

"Aslında, ücret ile ibadet yaptırmak caiz değildir. Çünkü, hadis-i şerifte; (Kur'ân-ı kerim okuyunuz. Fakat, bunu geçim vasıtası yapmayınız!) buyuruldu. Bir hadis-i şerifte; (Ezan okuyun. Ezan için ücret almayın!) buyuruldu. Son zamanlarda, dinde gevşeklik olduğundan, Kur'ân-ı kerimin ve din bilgilerinin unutulmaması ve imamlığın, müezzinliğin yapılabilmesi için ücret ile yaptırılması zaruret hâline gelmiştir. Fakat bu fetva, bütün ibadetlerin ücret ile yapılabileceğini göstermez. Yalnız saydıklarımız zaruret olup, mezhebin aslından dışarıda bırakılmaktadır. Hafızlara ücret ile Kur'ân-ı kerim okutmak zaruret olmadığı için, muhakkak caiz değildir." Tâc-üş-şerî'a, Hidâye şerhinde deniyor ki:

"Ücret ile okunan Kur'ân-ı kerimden, ne ölüye, ne de okuyana sevap hasıl olmaz." Aynî, Hidâye şerhinde diyor ki:

"Hafızlar, para için, mal için okumamalıdır. Hafız da, parayı veren de günaha girer."

***

Sual: Ramazan ayında, yatsı vaktinde camiye giden kimse, cemaatin yatsının farzını mı yoksa teravihi mi kıldığını bilemese, ne yapar?

Cevap: Cemaate, namaz arasında yetişen kimse, yatsının farzı mı, teravih namazı mı olduğunu anlayamasa, farza niyet ederek imama uyar. Teravih namazı kılınıyorsa, bunun namazı, farzdan önce olduğu için nafile olur. Çünkü farzdan önce teravih namazı kılınmaz. Hemen farzı yalnız kılıp, teravihin bir kısmını cemaat ile kılar. Noksan kalan rekatlerini, sonra yalnız kılar. Bundan sonra, vitir namazını kılar.

***

Sual: Her şeyin yaratılması ve varlıkta kalması, Allahü teâlânın istemesi ve yaratması ile mi olmaktadır?

Cevap: İmam-ı Rabbani hazretleri Mektûbât kitabının birinci cildi 266. mektupta buyuruyor ki: Ey Müslüman! İyi bil ki, gördüğün, işittiğin her şey, meydana gelen her şey, madde ve cisim, bunların hassaları, akıllar, fikirler, düşünceler, gökler, yıldızlar, elementler ve bileşik cisimler yok idi. Hepsi, Allahü teâlânın istemesi ve yaratması ile var oldu. Onun yaratması ile yoktan var oldukları gibi, varlıkta kalabilmeleri, yok olmamaları için de, her ân, Onun istemesine ve kuvvetine muhtaçtırlar. [İnsanların maddeleri birleştirmesi,] Sebeplerin ve şartların değişmesi ile [yeni yeni cisimlerin teşekkül etmesi] Allahü teâlânın fiilini, yapmasını perdeliyor, bizden örtüyor. Kuvvetinin, kudretinin meydana çıkması için, yapması ve yaratması için, sebepleri, vasıtaları araya koymuştur. Aklı olan, uyanık olan, kalp gözlerini, Peygamberlere "aleyhimüssalevâtü vesselâm" uyarak, sürmelemiş, cilâlamış olan kimse, bu sebeplerin de, vasıtaların da, Allahü teâlâ tarafından yaratıldığını ve her an Onun kuvvetine muhtaç olduklarını, Onun ile var olup, Onun ile varlıkta kalabildiklerini, yoksa hepsinin cansız, tesirsiz, hareketsiz ve kuvvetsiz olduklarını ve kendileri gibi olan, başkalarına tesir edemeyeceklerini ve kendileri gibi olan, başka şeyleri yapamayacaklarını düşünür. Bu sebepleri ve vasıtaları yaratan ve bunlara tesir ve kuvvet, enerji veren bir kudret sahibinin bulunduğunu anlar. Aklı olan kimse, cansız bir cismin hareket ettiğini görünce, bunu hareket ettiren bir kuvvetin varlığını anlar. Durmakta olan bir cismin, kendiliğinden hareket edemeyeceğini ve ancak dışardan bir kuvvetin bunu harekete getireceğini bilir. Demek ki, cansız bir cismin, hareket etmesi, bunu harekete getiren bir failin, bir kuvvetin varlığını akıl sahiplerinden gizlemiyor. (Mektûbât Tercemesi s. 360)

Sosyal Sorumluluk Projesi

Hiç yorum yok

Sorularınız Dinimiz İslam hocaları tarafından cevaplandırılacaktır. Lütfen suallerinizi: dinimizislam2@gmail.com mail adresine gönderiniz. Teşekkürler.

Ads Place