Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Bütün dünyada savaşlar, huzursuzluk, kavga, isyan, küfür var. Elhamdülillah biz çok rahatız, muhafaza a...
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Bütün dünyada savaşlar, huzursuzluk, kavga, isyan, küfür var. Elhamdülillah biz çok rahatız, muhafaza altındayız. Bir isyan, bir hata, bir kalb kırmakla bu nimetten mahrum kalınabilir. Hep dua etmeliyiz ki, Allahü teâlâ bizi bundan mahrum etmesin.
Bir kalb kırmak, Kâbe-i muazzama'yı yetmiş sefer yıkmaktan daha büyük günahtır. Gıybet de kanser gibidir. Gıybet, bir Müslümanın arkasından doğru olduğu hâlde üzüleceği bir şeyi söylemektir. Ya doğru değilse, bir de o iftira olacak, kat kat fazla günahı olur. Gıybet, iftira, suizan, dedikodu, her ne varsa, aileler, topluluklar, bunlardan dolayı sıkıntıya girerler, Allah korusun dağılır ve bozulurlar. Başka türlü sebeplerin hepsi telafi edilir, ama gıybet, dedikodu, iftiranın olduğu yerde ne huzur, ne de birlik kalır.
(Kurtuluşun yolu, kurtulanlarla beraber olmaktır) buyuruluyor. Bu sevgi en büyük sermayemizdir. Buna zarar verecek bir şey duyunca mani olmalıyız. Bir kişinin gıybet ettiğini duyarsak, onu susturmalı, ona mâni olmalı. Mâni olana yüz şehit sevabı veriliyor. Mâni olamıyorsak, kalkıp oradan gitmeliyiz. Birini içki masasına çağırsalar, haram olduğu için gitmese nasıl sevab kazanırsa, gıybet edene mâni olmak da aynı, hattâ daha önemli, daha sevabdır.
Allah rızası için ziyaret
Bir mümin, Allah rızası için bir mümini ziyaret etse, Cenab-ı Hak, bundan çok memnun olur ve o kişiden razı olur. Eğer Allahü teâlânın o rızası bir ampul gibi gökten yere inseydi, o kadar parlak bir nur olurdu ki Güneş kararırdı. Yani gündüz yıldızları görmediğimiz gibi, Güneş de görünmez olurdu.
Böyle şeyler iman edilecek hususlardır. Çünkü dinimizin aslı görmek değil, inanmaktır. Bu göz her şeyi görmek için yeterli değildir. Başka göz var, o, büyüklere has bir gözdür. Onlar dünyadayken âhireti görürler, fark buradadır. Hele hele insanlar karşılarına geldikleri zaman, şişenin içindeki mürekkep göründüğü gibi, onlar ayrıca kalb mütehassısı oldukları için, insanın kalbinden ne geçiyor onu da görürler.
Büyükler, bir anda her yeri kalb gözleriyle görebilirler, fakat bakmazlar. Zaten bakmak isteseler, düşkün olsalar, göremezler. Kalb gözleri kapanır.
Bütün dünyada savaşlar, huzursuzluk, kavga, isyan, küfür var. Elhamdülillah biz çok rahatız, muhafaza altındayız. Bir isyan, bir hata, bir kalb kırmakla bu nimetten mahrum kalınabilir. Hep dua etmeliyiz ki, Allahü teâlâ bizi bundan mahrum etmesin.
Bir kalb kırmak, Kâbe-i muazzama'yı yetmiş sefer yıkmaktan daha büyük günahtır. Gıybet de kanser gibidir. Gıybet, bir Müslümanın arkasından doğru olduğu hâlde üzüleceği bir şeyi söylemektir. Ya doğru değilse, bir de o iftira olacak, kat kat fazla günahı olur. Gıybet, iftira, suizan, dedikodu, her ne varsa, aileler, topluluklar, bunlardan dolayı sıkıntıya girerler, Allah korusun dağılır ve bozulurlar. Başka türlü sebeplerin hepsi telafi edilir, ama gıybet, dedikodu, iftiranın olduğu yerde ne huzur, ne de birlik kalır.
(Kurtuluşun yolu, kurtulanlarla beraber olmaktır) buyuruluyor. Bu sevgi en büyük sermayemizdir. Buna zarar verecek bir şey duyunca mani olmalıyız. Bir kişinin gıybet ettiğini duyarsak, onu susturmalı, ona mâni olmalı. Mâni olana yüz şehit sevabı veriliyor. Mâni olamıyorsak, kalkıp oradan gitmeliyiz. Birini içki masasına çağırsalar, haram olduğu için gitmese nasıl sevab kazanırsa, gıybet edene mâni olmak da aynı, hattâ daha önemli, daha sevabdır.
Allah rızası için ziyaret
Bir mümin, Allah rızası için bir mümini ziyaret etse, Cenab-ı Hak, bundan çok memnun olur ve o kişiden razı olur. Eğer Allahü teâlânın o rızası bir ampul gibi gökten yere inseydi, o kadar parlak bir nur olurdu ki Güneş kararırdı. Yani gündüz yıldızları görmediğimiz gibi, Güneş de görünmez olurdu.
Bir kalb kırmak, Kâbe-i muazzama'yı yetmiş sefer yıkmaktan daha büyük günahtır. Gıybet de kanser gibidir. Gıybet, bir Müslümanın arkasından doğru olduğu hâlde üzüleceği bir şeyi söylemektir. Ya doğru değilse, bir de o iftira olacak, kat kat fazla günahı olur.
Böyle şeyler iman edilecek hususlardır. Çünkü dinimizin aslı görmek değil, inanmaktır. Bu göz her şeyi görmek için yeterli değildir. Başka göz var, o, büyüklere has bir gözdür. Onlar dünyadayken âhireti görürler, fark buradadır. Hele hele insanlar karşılarına geldikleri zaman, şişenin içindeki mürekkep göründüğü gibi, onlar ayrıca kalb mütehassısı oldukları için, insanın kalbinden ne geçiyor onu da görürler.
Büyükler, bir anda her yeri kalb gözleriyle görebilirler, fakat bakmazlar. Zaten bakmak isteseler, düşkün olsalar, göremezler. Kalb gözleri kapanır.
Hiç yorum yok
Sorularınız Dinimiz İslam hocaları tarafından cevaplandırılacaktır. Lütfen suallerinizi: dinimizislam2@gmail.com mail adresine gönderiniz. Teşekkürler.