Sual: (Allah, canlı, cansız hiçbir şeyi sebepsiz yaratmamıştır. Ağaç, meyve, sebze, ot gibi her bitkinin, denizdeki, karadaki ve havadak...
Sual: (Allah, canlı, cansız hiçbir şeyi sebepsiz yaratmamıştır. Ağaç, meyve, sebze, ot gibi her bitkinin, denizdeki, karadaki ve havadaki her hayvanın, taş, toprak, maden, soğuk sıcak su, petrol, gaz gibi cansız şeylerin hiçbiri faydasız veya lüzumsuz değildir) deniyor. Ama birçok galaksiler, gezegenler var. Bunların lüzumlu olduğuna bir delil bulamadım. (Eğer evren tesadüfen yaratılmamışsa, böyle lüzumsuz şeylerin olması evrenin tesadüfen meydana geldiğini gösteriyor) diyenler haklı değil mi?
CEVAP
(Tesadüfen olmuştur) diyen beyinsizler nasıl haklı olur? Tesadüfen ne olur ki? Sitemizde kâinatın yaratılışında tesadüflere yer olmadığı aklî ve nakli ilimlerle ispat edilmiştir. Akl-ı selim sahibi olan, kâinatta yaratılmış lüzumsuz bir şey olmadığını anlar. İki âyet-i kerime meali şöyledir:
(Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık. Bu, inkâr edenlerin zannıdır. Onlara Cehennemde şiddetli azap vardır.) [Sad 27]
(Sizi boş yere yarattığımızı ve huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?) [Müminun 115]
Göklerdeki gezegenlerin ve diğer varlıkların hikmeti bugün için anlaşılmayabilir. Çünkü akıl bunu anlamaya müsait değildir. Bunun için Ziya Paşa şöyle demiştir:
İdrak-i meali bu küçük akla gerekmez,
Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez.
Bir karıncayı veya bir buğday tanesini yaratmaktan âciz olan bir ateist, (Benim aklım, Ziya Paşa’nın dediği gibi küçük değil, aklımla her şeyi ölçer, tartarım) diyor. Güneş’in ısı ve ışınlarının asırlardır eksilip çoğalmadan muntazam nasıl devam ettiğini, olmayan beyni ile ispat etsin bakalım. Güneş ve Dünya boşlukta nasıl durabiliyor? Belli bir hızla bunları asırlardır kim döndürüyor? Yokken nasıl var olmuş? Havadaki oksijen, karbondioksit gibi gazları belli oranda kim tutuyor? Oranları değişse hayat olmaz. İnsan, bir canlıyı yaratmak şöyle dursun, ondaki ruhun mahiyetini bile bilmekten âcizdir. Ruhun mahiyetini anlatsın bakalım. Haddini bilmemek kadar küstahlık olmaz.
Başka bir ateist de, (İnsan maymundan geldi) diyor. (Maymun nereden geldi?) diye sorsanız, (Hücreden geldi) der. (Hücre nereden geldi?) denince, (Sudan geldi) der. (Su nereden geldi?) denince büyük (!) aklıyla cevap vermekten âciz kalır. Her ateist bilsin ki, (Bu terazi bu sıkleti [ağırlığı] çekemez.)
Ruh
İnsan denilen varlık, el, kol, ayak, baş değil,
İnsan ruha denilir, burun, kulak, kaş değil.
CEVAP
(Tesadüfen olmuştur) diyen beyinsizler nasıl haklı olur? Tesadüfen ne olur ki? Sitemizde kâinatın yaratılışında tesadüflere yer olmadığı aklî ve nakli ilimlerle ispat edilmiştir. Akl-ı selim sahibi olan, kâinatta yaratılmış lüzumsuz bir şey olmadığını anlar. İki âyet-i kerime meali şöyledir:
(Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık. Bu, inkâr edenlerin zannıdır. Onlara Cehennemde şiddetli azap vardır.) [Sad 27]
(Sizi boş yere yarattığımızı ve huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?) [Müminun 115]
Göklerdeki gezegenlerin ve diğer varlıkların hikmeti bugün için anlaşılmayabilir. Çünkü akıl bunu anlamaya müsait değildir. Bunun için Ziya Paşa şöyle demiştir:
İdrak-i meali bu küçük akla gerekmez,
Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez.
Bir karıncayı veya bir buğday tanesini yaratmaktan âciz olan bir ateist, (Benim aklım, Ziya Paşa’nın dediği gibi küçük değil, aklımla her şeyi ölçer, tartarım) diyor. Güneş’in ısı ve ışınlarının asırlardır eksilip çoğalmadan muntazam nasıl devam ettiğini, olmayan beyni ile ispat etsin bakalım. Güneş ve Dünya boşlukta nasıl durabiliyor? Belli bir hızla bunları asırlardır kim döndürüyor? Yokken nasıl var olmuş? Havadaki oksijen, karbondioksit gibi gazları belli oranda kim tutuyor? Oranları değişse hayat olmaz. İnsan, bir canlıyı yaratmak şöyle dursun, ondaki ruhun mahiyetini bile bilmekten âcizdir. Ruhun mahiyetini anlatsın bakalım. Haddini bilmemek kadar küstahlık olmaz.
Başka bir ateist de, (İnsan maymundan geldi) diyor. (Maymun nereden geldi?) diye sorsanız, (Hücreden geldi) der. (Hücre nereden geldi?) denince, (Sudan geldi) der. (Su nereden geldi?) denince büyük (!) aklıyla cevap vermekten âciz kalır. Her ateist bilsin ki, (Bu terazi bu sıkleti [ağırlığı] çekemez.)
Ruh
İnsan denilen varlık, el, kol, ayak, baş değil,
İnsan ruha denilir, burun, kulak, kaş değil.
Hiç yorum yok
Sorularınız Dinimiz İslam hocaları tarafından cevaplandırılacaktır. Lütfen suallerinizi: dinimizislam2@gmail.com mail adresine gönderiniz. Teşekkürler.