Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Allahü teâlâ imanı, kıymetli ve güzel olarak yaratmıştır. Dolayısıyla, kimde iman varsa, o kimse, imanını...
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Allahü teâlâ imanı, kıymetli ve güzel olarak yaratmıştır. Dolayısıyla, kimde iman varsa, o kimse, imanının kuvvetliliği nispetinde güzel ve kıymetlidir. İmanı olmayan, kim olursa olsun kıymetsizdir, çirkindir. O halde, insanın güzelliği, göz ve kaş güzelliği değil, iman güzelliğidir, kalb güzelliğidir. İmanı kuvvetli olan, daha güzeldir. Mesela âlimler, evliya zatlar ve takva sahiplerinin imanı daha güzeldir. Eshab-ı kiram çok güzel olduğu gibi, Peygamberler daha çok güzeldir. Peygamber efendimiz ise en güzeldir, çünkü her hücresi imandır, iman nuruyla nur olmuştur. O iman nurunun zerresi kimde varsa o güzeldir. Müminin mümine âşık olması, imanlarının güzel olmasındandır.
Yakup aleyhisselam, oğlu Yusuf aleyhisselam'a âşıktı. Onun imanına, Cennet güzelliğine âşıktı. Bir özellik olarak, Allahü teâlâ, Yusuf aleyhisselam'da Cennet güzelliğini fazla yarattı, fakat onu herkes göremedi, sadece babası gördü. Bu Cennet güzelliğinin ayrılığından dolayı, ağlaya ağlaya gözleri görmez oldu.
İmanın nuru arttıkça güzellik de artar. Asırlar geçmesine rağmen, evliya zatların hayatlarını okumaya, dinlemeye doyamıyoruz. İmanlının, imanlıyı sevmesi, kaşı gözü için değil, imana olan sevgisindendir. Bu, kalbin, ruhun sevgisidir. Bir de, fiziki olarak, göze kaşa olan sevgi vardır. Erkeğin yakışıklısına, kadının cazibeli olmasına da güzel deniyor, ama bu işin nefsani, şehvani, hayvani tarafıdır. Nefsani olan bu sevginin sonu vardır, onu elde edinceye kadardır, sonrası ise leştir. İmam-ı Rabbani hazretleri, (Bunlar, şeker kaplanmış necaset gibidir) buyuruyor. Cazibesi güzel, ama biraz elinizi sürdünüz mü, leş gibi kokar.
Nitekim o cazibeye vurularak, nefsani sevgiye dayalı yapılan evlilikler, mahkeme kapısında, hapishanede veya mezarda bitiyor, çünkü o evliliğin temeli, nefsani ve cismanidir. Rahmani ve ruhani değildir. İmana, iman güzelliğine dayalı evlilikler ise, 50-60 yıl sonra bile tazeliğini kaybetmez, sanki yeni evlenmiş gibi, aralarında sevgi devam eder. Elbette, Allah için atılan temelle, başka şeyler için atılan temeller arasında çok fark olur.
Güzele bakmak sevabdır sözü, doğrudur. Ancak, güzel nedir, bunu iyi düşünmeli. Nefsin değil, ruhun ve kalbin kıymet verdiği şeyler önemlidir. Mesela, ana babanın yüzüne, merhamet ve şefkatle bakmak, ibadettir, sevabdır. Salihlerin yüzüne bakmak da güzeldir, sevabdır. Şehvani, hayvani olarak bakmak ise felakettir. O güzellik değil, rezalettir. Onun için, her şeye doyulur, ama iman güzelliğine doyulmaz. Zahiri çirkin de olsa, tadından geçilmez.
Allahü teâlâ imanı, kıymetli ve güzel olarak yaratmıştır. Dolayısıyla, kimde iman varsa, o kimse, imanının kuvvetliliği nispetinde güzel ve kıymetlidir. İmanı olmayan, kim olursa olsun kıymetsizdir, çirkindir. O halde, insanın güzelliği, göz ve kaş güzelliği değil, iman güzelliğidir, kalb güzelliğidir. İmanı kuvvetli olan, daha güzeldir. Mesela âlimler, evliya zatlar ve takva sahiplerinin imanı daha güzeldir. Eshab-ı kiram çok güzel olduğu gibi, Peygamberler daha çok güzeldir. Peygamber efendimiz ise en güzeldir, çünkü her hücresi imandır, iman nuruyla nur olmuştur. O iman nurunun zerresi kimde varsa o güzeldir. Müminin mümine âşık olması, imanlarının güzel olmasındandır.
Yakup aleyhisselam, oğlu Yusuf aleyhisselam'a âşıktı. Onun imanına, Cennet güzelliğine âşıktı. Bir özellik olarak, Allahü teâlâ, Yusuf aleyhisselam'da Cennet güzelliğini fazla yarattı, fakat onu herkes göremedi, sadece babası gördü. Bu Cennet güzelliğinin ayrılığından dolayı, ağlaya ağlaya gözleri görmez oldu.
İmanın nuru arttıkça güzellik de artar. Asırlar geçmesine rağmen, evliya zatların hayatlarını okumaya, dinlemeye doyamıyoruz. İmanlının, imanlıyı sevmesi, kaşı gözü için değil, imana olan sevgisindendir. Bu, kalbin, ruhun sevgisidir. Bir de, fiziki olarak, göze kaşa olan sevgi vardır. Erkeğin yakışıklısına, kadının cazibeli olmasına da güzel deniyor, ama bu işin nefsani, şehvani, hayvani tarafıdır. Nefsani olan bu sevginin sonu vardır, onu elde edinceye kadardır, sonrası ise leştir. İmam-ı Rabbani hazretleri, (Bunlar, şeker kaplanmış necaset gibidir) buyuruyor. Cazibesi güzel, ama biraz elinizi sürdünüz mü, leş gibi kokar.
Nitekim o cazibeye vurularak, nefsani sevgiye dayalı yapılan evlilikler, mahkeme kapısında, hapishanede veya mezarda bitiyor, çünkü o evliliğin temeli, nefsani ve cismanidir. Rahmani ve ruhani değildir. İmana, iman güzelliğine dayalı evlilikler ise, 50-60 yıl sonra bile tazeliğini kaybetmez, sanki yeni evlenmiş gibi, aralarında sevgi devam eder. Elbette, Allah için atılan temelle, başka şeyler için atılan temeller arasında çok fark olur.
Güzele bakmak sevabdır sözü, doğrudur. Ancak, güzel nedir, bunu iyi düşünmeli. Nefsin değil, ruhun ve kalbin kıymet verdiği şeyler önemlidir. Mesela, ana babanın yüzüne, merhamet ve şefkatle bakmak, ibadettir, sevabdır. Salihlerin yüzüne bakmak da güzeldir, sevabdır. Şehvani, hayvani olarak bakmak ise felakettir. O güzellik değil, rezalettir. Onun için, her şeye doyulur, ama iman güzelliğine doyulmaz. Zahiri çirkin de olsa, tadından geçilmez.
Hiç yorum yok
Sorularınız Dinimiz İslam hocaları tarafından cevaplandırılacaktır. Lütfen suallerinizi: dinimizislam2@gmail.com mail adresine gönderiniz. Teşekkürler.