Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki: Ehl-i sünnet âlimlerini, Silsile-i aliyye büyüklerini seven, bu mübarek zatların yolunda olan Müslümanın ...
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Ehl-i sünnet âlimlerini, Silsile-i aliyye büyüklerini seven, bu mübarek zatların yolunda olan Müslümanın ilk gayesi, ilk hedefi, insanların sonsuz azaptan kurtulmasına çalışmak olmalı. Bu yüzden, iman doğru olmalı. İmanı bozuk olan, Cehennemde geçici; imansız olan da sonsuz azap çekecek. Bunları Cehennem azabından kurtarmak için uğraşmalı. Bu da, doğru imanı öğrenip öğretmekle olur. Doğru imanı yani Ehl-i sünnet itikadını öğrenmeyen insanın ibadetleri onu kurtaramaz.
Bir müminin kendisi için yaptığı bütün ibadetlerinin sevabı, Allah yolunda cihada giden bir mücahide verilen sevab yanında, deryada damla gibidir. Eğer, Ehl-i sünnet âlimlerinin kıymetli eserlerinden bir kitap verip, emr-i maruf ve nehy-i münker yaparsa, yani birine İslamiyet'i öğretirse, cephede cihad eden mücahide verilen sevab, onun kazandığı sevabın yanında deryada damla gibidir.
(Fitne fesat yayıldığı zaman, sünnetime yapışana yüz şehid sevabı verilir) hadis-i şerifi gösteriyor ki, İslamiyet'in bozulduğu zamanda, din adamlarının ve kitapların bozulduğu, yanlışla doğrunun karıştığı bir zamanda, insanlar keşmekeş içindeyken, Ehl-i sünneti öğrenip, dinimize uygun amel edenler, yüz şehid sevabına kavuşurlar.
Sabahları evden çıkarken Euzü Besmele çekip, Allahü teâlânın dinine hizmete, emr-i maruf yapmaya niyet eden Müslümanın, akşama kadar her adım ve nefesi, ibadet ve cihad olur.
Maddi bir çıkar düşünmeden ihlâsla yola çıkmalı, çünkü herkesin bir gayesi var. O gayeye göre, Cenab-ı Hak da ahirette ceza veya nimet verecek. Ehl-i sünnet yolundaki hizmetin başlangıcında gariplik ve fakirlik olur. Bunu hizmete engel bilmemeli, azimle çalışmalı. Dine hizmet edeni bekleyen üç tehlike:
1- Unvana sahip olmak ve itibarlı olmak. Bunlar kibre, zulme sebep olursa felakettir.
2- Malı, parayı sevmek. Malın paranın kendisi değil sevgisi felakettir.
3- Başarıyı kendinden bilmek. (Ben yaptım, ben olmasam bu işler yürümez) demek.
Kur'an-ı kerimde mealen, (Siz kendinizi değiştirmezseniz, Allahü teâlâ size verdiği nimeti değiştirmez) buyuruluyor. Dine hizmet için bu üç tehlikeden uzak durmalı, şu üç şeyi de uygulamaya çalışmalı:
1- Hizmet edenler birbirini aşk derecesinde sevmeli.
2- Hiçbir menfaat gözetmeden hizmete koşmalı.
3- Vakıf inancıyla çalışmalı, bu yolla özel mal, mülk sahibi olmamalı.
Ehl-i sünnet âlimlerini, Silsile-i aliyye büyüklerini seven, bu mübarek zatların yolunda olan Müslümanın ilk gayesi, ilk hedefi, insanların sonsuz azaptan kurtulmasına çalışmak olmalı. Bu yüzden, iman doğru olmalı. İmanı bozuk olan, Cehennemde geçici; imansız olan da sonsuz azap çekecek. Bunları Cehennem azabından kurtarmak için uğraşmalı. Bu da, doğru imanı öğrenip öğretmekle olur. Doğru imanı yani Ehl-i sünnet itikadını öğrenmeyen insanın ibadetleri onu kurtaramaz.
Bir müminin kendisi için yaptığı bütün ibadetlerinin sevabı, Allah yolunda cihada giden bir mücahide verilen sevab yanında, deryada damla gibidir. Eğer, Ehl-i sünnet âlimlerinin kıymetli eserlerinden bir kitap verip, emr-i maruf ve nehy-i münker yaparsa, yani birine İslamiyet'i öğretirse, cephede cihad eden mücahide verilen sevab, onun kazandığı sevabın yanında deryada damla gibidir.
(Fitne fesat yayıldığı zaman, sünnetime yapışana yüz şehid sevabı verilir) hadis-i şerifi gösteriyor ki, İslamiyet'in bozulduğu zamanda, din adamlarının ve kitapların bozulduğu, yanlışla doğrunun karıştığı bir zamanda, insanlar keşmekeş içindeyken, Ehl-i sünneti öğrenip, dinimize uygun amel edenler, yüz şehid sevabına kavuşurlar.
Sabahları evden çıkarken Euzü Besmele çekip, Allahü teâlânın dinine hizmete, emr-i maruf yapmaya niyet eden Müslümanın, akşama kadar her adım ve nefesi, ibadet ve cihad olur.
Maddi bir çıkar düşünmeden ihlâsla yola çıkmalı, çünkü herkesin bir gayesi var. O gayeye göre, Cenab-ı Hak da ahirette ceza veya nimet verecek. Ehl-i sünnet yolundaki hizmetin başlangıcında gariplik ve fakirlik olur. Bunu hizmete engel bilmemeli, azimle çalışmalı. Dine hizmet edeni bekleyen üç tehlike:
1- Unvana sahip olmak ve itibarlı olmak. Bunlar kibre, zulme sebep olursa felakettir.
2- Malı, parayı sevmek. Malın paranın kendisi değil sevgisi felakettir.
3- Başarıyı kendinden bilmek. (Ben yaptım, ben olmasam bu işler yürümez) demek.
Kur'an-ı kerimde mealen, (Siz kendinizi değiştirmezseniz, Allahü teâlâ size verdiği nimeti değiştirmez) buyuruluyor. Dine hizmet için bu üç tehlikeden uzak durmalı, şu üç şeyi de uygulamaya çalışmalı:
1- Hizmet edenler birbirini aşk derecesinde sevmeli.
2- Hiçbir menfaat gözetmeden hizmete koşmalı.
3- Vakıf inancıyla çalışmalı, bu yolla özel mal, mülk sahibi olmamalı.
Hiç yorum yok
Sorularınız Dinimiz İslam hocaları tarafından cevaplandırılacaktır. Lütfen suallerinizi: dinimizislam2@gmail.com mail adresine gönderiniz. Teşekkürler.