Gülbahçesinden... Hadis-i şerifte buyuruldu ki, (Ölmeden evvel tevbe ediniz. Hayrlı işleri yapmaya mâni çıkmadan önce acele ediniz. Allah...
Gülbahçesinden...
Hadis-i şerifte buyuruldu ki, (Ölmeden evvel tevbe ediniz. Hayrlı işleri yapmaya mâni çıkmadan önce acele ediniz. Allahü teâlâyı çok hâtırlayınız. Zekât ve sadaka vermekde acele ediniz. Böylece Rabbinizin rızklarına ve yardımına kavuşunuz!) [İslâm Ahlâkı]
Hadis-i şerifte buyuruldu ki, (Ölmeden evvel tevbe ediniz. Hayrlı işleri yapmaya mâni çıkmadan önce acele ediniz. Allahü teâlâyı çok hâtırlayınız. Zekât ve sadaka vermekde acele ediniz. Böylece Rabbinizin rızklarına ve yardımına kavuşunuz!) [İslâm Ahlâkı]
Kâinatın Efendisi Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem"
MUHAMMED ALEYHİSSELÂMIN FAZÎLETLERİ
MUHAMMED ALEYHİSSELÂMIN FAZÎLETLERİ
Muhammed aleyhisselâmın fazîletlerini bildiren yüzlerce kitap vardır. Fazîlet, üstünlük demektir.
Üstünlüklerinden seksenaltı adedi aşağıda bildirilmiştir:
44-Allahü teâlâ, Kur'an-ı kerimde, her Peygamberi ismi ile bildirmiştir. Muhammed aleyhisselâmı ise, (ey Resûlüm, ey Peygamberim) diyerek Onu yücelten vasfları ile bildirmiştir.
45-Gayet açık, kolay anlaşılır olarak konuşurdu. Arabî lisanının her lehçesi ile konuşurdu. Çeşidli yerlerden gelip soranlara onların lügati ile cevap verirdi. İşitenler hayrân olurlardı. (Allahü teâlâ, beni çok güzel yetiştirdi) buyurdu.
46-Az kelime ile çok şey anlatırdı. Yüz binden ziyâde hadis-i şerifi, Onun (Cevâmi-ul-kelîm) olduğunu göstermektedir. Bazı âlimler dediler ki, Muhammed aleyhisselâm, islâm dîninin dört temelini, dört hadis-i şerifle bildirmiştir. Bunlar:
Üstünlüklerinden seksenaltı adedi aşağıda bildirilmiştir:
44-Allahü teâlâ, Kur'an-ı kerimde, her Peygamberi ismi ile bildirmiştir. Muhammed aleyhisselâmı ise, (ey Resûlüm, ey Peygamberim) diyerek Onu yücelten vasfları ile bildirmiştir.
45-Gayet açık, kolay anlaşılır olarak konuşurdu. Arabî lisanının her lehçesi ile konuşurdu. Çeşidli yerlerden gelip soranlara onların lügati ile cevap verirdi. İşitenler hayrân olurlardı. (Allahü teâlâ, beni çok güzel yetiştirdi) buyurdu.
46-Az kelime ile çok şey anlatırdı. Yüz binden ziyâde hadis-i şerifi, Onun (Cevâmi-ul-kelîm) olduğunu göstermektedir. Bazı âlimler dediler ki, Muhammed aleyhisselâm, islâm dîninin dört temelini, dört hadis-i şerifle bildirmiştir. Bunlar:
(Ameller niyetlere göre değerlendirilir) ve,
(Helâl meydandadır, haram meydandadır) ve,
(Davâcının şâhit göstermesi ve davâlının yemin etmesi lâzımdır) ve,
(Bir kimse, kendine istediğini, din kardeşi için de istemedikce, îmanı kâmil olmaz).
Bu dört hadis-i şeriften birincisi, ibâdet bilgilerinin, ikincisi, muâmelât bilgilerinin, üçüncüsü, husûmât, yâni adalet işlerinin ve siyâset bilgilerinin, dördüncüsü de, âdâb ve ahlâk bilgilerinin temelidir.
47-Muhammed aleyhisselâm mâsum idi. Bilerek ve bilmiyerek büyük ve küçük, kırk yaşından evvel ve sonra, hiçbir günah işlememiştir. Çirkin hiçbir hareketi görülmemiştir.
48-Müslümanların namazda otururken, (Esselâmü aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullâhi) okuyarak, Muhammed aleyhisselâma selâm vermeleri emrolundu. Namazda, başka bir Peygambere ve meleklere karşı söylemek câiz olmadı.
49-Rütbeyi, saltanatı istememiş, Peygamberliği, fakirliği dilemiştir. Bir sabah, Cebrâîl aleyhisselâm ile konuşurken bu gece evimizde yiyecek bir lokmamız yoktu buyurdu. O anda, İsrâfîl aleyhisselâm gelip, (Allahü teâlâ söylediğini işitti ve beni gönderdi. İstersen her elini sürdüğün taş altun olsun, gümüş olsun, zümrüt olsun. İstersen melik olarak peygamberlik yap) dedi. Resûlullah üç kere (Kul olarak Peygamberlik istiyorum) dedi.
50-Başka Peygamberler "aleyhimüssalevatü vetteslimat" belli bir zamanda, belli bir memlekette Peygamberlik yaptı. Muhammed aleyhisselâm ise, yer yüzündeki bütün insanlara ve cinne kıyâmete kadar Peygamber olarak gönderilmiştir. Meleklerin de, hayvanların da, nebâtların da, cansızların da, kısaca bütün mahlûkların Peygamberi olduğunu bildiren âlimler de vardır.
51-Bütün varlıklara rahmeti, faydası yayılmıştır. Mü'minlere faydası meydandadır. Başka Peygamberlerin zamanındaki kâfirlere, dünyada azâblar yapılır, yok edilirlerdi. Ona îman etmiyenlere dünyada azâb yapılmadı. Birgün, Cebrâîl aleyhisselâma, (Allahü teâlâ benim âlemlere rahmet olduğumu bildirdi. Benim rahmetimden sana da nasip oldu mu?) buyurdu. Cebrâîl de, (Allahın büyüklüğü, dehşeti karşısında, sonumun nasıl olacağından hep korku içindeydim. Emîn olduğumu bildiren âyetleri [Tekvîr sûresindeki 20 ve 21. âyetleri] getirince, bu medh ile müdhiş korkudan kurtuldum, emîn oldum. Bundan büyük rahmet olur mu?) dedi.
52-Allahü teâlâ, Muhammed aleyhisselâmın râzı olmasını istemiştir. [42. fazîlette bildirdiğimiz gibi, Allahü teâlâ O râzı oluncaya kadar istediğini verecektir. Bu husûs, Duhâ sûresinde bildirilmiştir.] --devamı var- [Herkese Lazım Olan Îmân]
(Davâcının şâhit göstermesi ve davâlının yemin etmesi lâzımdır) ve,
(Bir kimse, kendine istediğini, din kardeşi için de istemedikce, îmanı kâmil olmaz).
Bu dört hadis-i şeriften birincisi, ibâdet bilgilerinin, ikincisi, muâmelât bilgilerinin, üçüncüsü, husûmât, yâni adalet işlerinin ve siyâset bilgilerinin, dördüncüsü de, âdâb ve ahlâk bilgilerinin temelidir.
47-Muhammed aleyhisselâm mâsum idi. Bilerek ve bilmiyerek büyük ve küçük, kırk yaşından evvel ve sonra, hiçbir günah işlememiştir. Çirkin hiçbir hareketi görülmemiştir.
48-Müslümanların namazda otururken, (Esselâmü aleyke eyyühennebiyyü ve rahmetullâhi) okuyarak, Muhammed aleyhisselâma selâm vermeleri emrolundu. Namazda, başka bir Peygambere ve meleklere karşı söylemek câiz olmadı.
49-Rütbeyi, saltanatı istememiş, Peygamberliği, fakirliği dilemiştir. Bir sabah, Cebrâîl aleyhisselâm ile konuşurken bu gece evimizde yiyecek bir lokmamız yoktu buyurdu. O anda, İsrâfîl aleyhisselâm gelip, (Allahü teâlâ söylediğini işitti ve beni gönderdi. İstersen her elini sürdüğün taş altun olsun, gümüş olsun, zümrüt olsun. İstersen melik olarak peygamberlik yap) dedi. Resûlullah üç kere (Kul olarak Peygamberlik istiyorum) dedi.
50-Başka Peygamberler "aleyhimüssalevatü vetteslimat" belli bir zamanda, belli bir memlekette Peygamberlik yaptı. Muhammed aleyhisselâm ise, yer yüzündeki bütün insanlara ve cinne kıyâmete kadar Peygamber olarak gönderilmiştir. Meleklerin de, hayvanların da, nebâtların da, cansızların da, kısaca bütün mahlûkların Peygamberi olduğunu bildiren âlimler de vardır.
51-Bütün varlıklara rahmeti, faydası yayılmıştır. Mü'minlere faydası meydandadır. Başka Peygamberlerin zamanındaki kâfirlere, dünyada azâblar yapılır, yok edilirlerdi. Ona îman etmiyenlere dünyada azâb yapılmadı. Birgün, Cebrâîl aleyhisselâma, (Allahü teâlâ benim âlemlere rahmet olduğumu bildirdi. Benim rahmetimden sana da nasip oldu mu?) buyurdu. Cebrâîl de, (Allahın büyüklüğü, dehşeti karşısında, sonumun nasıl olacağından hep korku içindeydim. Emîn olduğumu bildiren âyetleri [Tekvîr sûresindeki 20 ve 21. âyetleri] getirince, bu medh ile müdhiş korkudan kurtuldum, emîn oldum. Bundan büyük rahmet olur mu?) dedi.
52-Allahü teâlâ, Muhammed aleyhisselâmın râzı olmasını istemiştir. [42. fazîlette bildirdiğimiz gibi, Allahü teâlâ O râzı oluncaya kadar istediğini verecektir. Bu husûs, Duhâ sûresinde bildirilmiştir.] --devamı var- [Herkese Lazım Olan Îmân]
Hikmetler...
Hurma, birçok hadîs-i şerîfle övülmüştür. Mübârek bir meyvadır. Sıcak ülke halkı için çok uygundur. Koruk, çağala, tâze meyva, kuru meyva ve şerbet ve şıra olarak ilâç gibi kullanılır.
Meyvelerin en gıdalısıdır.
Az yenilirse şifâ olur.
Çok yenilirse gıda olur,
Bedeni güçlendirir,
Güç ve kuvvet verir,
Kan yapar, şişmanlatır,
Mideyi temizler ve kuvvet verir
Böbrekleri kuvvetlendirir,
Karaciğeri kuvvetlendirir,
Bağırsaklara çok faydalıdır...
[Türkiye Takvimi]
Meyvelerin en gıdalısıdır.
Az yenilirse şifâ olur.
Çok yenilirse gıda olur,
Bedeni güçlendirir,
Güç ve kuvvet verir,
Kan yapar, şişmanlatır,
Mideyi temizler ve kuvvet verir
Böbrekleri kuvvetlendirir,
Karaciğeri kuvvetlendirir,
Bağırsaklara çok faydalıdır...
[Türkiye Takvimi]
Fıkıh Bilgileri...
KAĞID PARALARIN ZEKATI ALTIN OLARAK VERİLİR...
Kâğıd paraların zekâtını da vermek lâzımdır. [Altın ve gümüşden başka paralara(Fülûs) denir.] Nûr-i Osmâniyye kütübhânesi, [1968] numaralı (Tâtârhâniyye)kitâbının sâhibi "rahmetullahi teâlâ aleyh", doksanbeşinci sahîfede diyor ki, (Gümüş para gibi kullanılan Fülûs, yanî bakır [ve kâğıd] paraların kıymeti, ikiyüz dirhem gümüş veyâ yirmi miskal altın olduğu zamân, bu paranın zekâtını vermek lâzımdır. Ticâret niyeti ile kullanması şart değildir ve kıymeti, yanî değeri kadar altın verilir).
Kâğıd paraların zekâtını da vermek lâzımdır. [Altın ve gümüşden başka paralara(Fülûs) denir.] Nûr-i Osmâniyye kütübhânesi, [1968] numaralı (Tâtârhâniyye)kitâbının sâhibi "rahmetullahi teâlâ aleyh", doksanbeşinci sahîfede diyor ki, (Gümüş para gibi kullanılan Fülûs, yanî bakır [ve kâğıd] paraların kıymeti, ikiyüz dirhem gümüş veyâ yirmi miskal altın olduğu zamân, bu paranın zekâtını vermek lâzımdır. Ticâret niyeti ile kullanması şart değildir ve kıymeti, yanî değeri kadar altın verilir).
(Miftâh-üsse'âde) kitâbının sâhibi "rahmetullahi teâlâ aleyh" arabî olarak diyor ki, (Fülûs denilen bakır paraların gümüş para ile hesâb edilen kıymetleri ikiyüz dirhem gümüş olursa, bu fülûsların değerlerinin kırkda biri kadar gümüş parayı zekât olarak vermek lâzım olur). Bundan anlaşılıyor ki, şimdi kâğıd liraların zekâtını altın lira olarak vermek lâzımdır. Kâğıd olarak verilemez.
Dört mezheb ilmlerinde mütehassıs, büyük âlim, seyyid Abdülhakîm Arvâsî "rahmetullahi aleyh" buyurdu ki, (Kâğıd paraların kıymeti, kıymet-i i'tibâriyyedir. İ'tibârdan düşünce, kıymeti kalmaz. Bu sebebden, fıtra ve zekâtı, kâğıd para ile vermek câiz olmaz. Kâğıd ile, evvelce verilmiş zekâtlar, altın ile devr edilerek, kazâ edilmelidir. Hacdan başka, diğer mâlî ibâdetlerin kazâsı, devr yolu ile yapılır)... -devamı var- [Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye]
Menkıbeler...
ELİNDE BİRŞEY KALMAZDI
Leys bin Sa'd hazretleri (rahmetullahi aleyh) (vefatı hicrî 175), çok cömert olup, malı çok fazla idi. Senelik geliri 80.000 dinardı. Bunların hepsini Allah rızâsı için fakirlere dağııtır, elinde bir şey kalmazdı. Bunun için kendisine hiç zekât farz olmadı. Her gün fakirlere 360 altın sadaka vermeden kimse ile konuşmazdı ve buyururdu ki: "Benden bir sadaka veya hediye kabûl eden kimsenin bende olan hakkı, benim onda olan hakkımdan daha büyüktür. Çünkü o, benden, benim için Allahü teâlâya yakınlık vesîlesi olan bir şeyi kabûl etmiştir."
BUNU BİZE DİRİLT !
Ali bin Vehb hazretleri (rahmetullahi aleyh), zirâat ile de uğraşır, tarlasını eker, çıkan mahsûlün onda birini öşür [uşur] zekâtı olarak ayırır, müslüman fakirlere dağıtırdı. Bir gün çift sürerken öküzün biri öldü. Öküzün boynuzundan tutup; "Yâ Rabbî! Bunu bize dirilt!" diye duâ etti. Allahü teâlâ, haram yemeyen, günah işlemiyen bu sevdiği kulunun hatırını kırmadı, duâsını kabûl edip öküzü diriltti. Ali bin Vehb sabanla toprağı sürerken sabanın kulpuna dokunmazdı. Tohumu toprağa atar atmaz, hemen çimlenerek boy vermeye başlardı...
ELİNDE BİRŞEY KALMAZDI
Leys bin Sa'd hazretleri (rahmetullahi aleyh) (vefatı hicrî 175), çok cömert olup, malı çok fazla idi. Senelik geliri 80.000 dinardı. Bunların hepsini Allah rızâsı için fakirlere dağııtır, elinde bir şey kalmazdı. Bunun için kendisine hiç zekât farz olmadı. Her gün fakirlere 360 altın sadaka vermeden kimse ile konuşmazdı ve buyururdu ki: "Benden bir sadaka veya hediye kabûl eden kimsenin bende olan hakkı, benim onda olan hakkımdan daha büyüktür. Çünkü o, benden, benim için Allahü teâlâya yakınlık vesîlesi olan bir şeyi kabûl etmiştir."
BUNU BİZE DİRİLT !
Ali bin Vehb hazretleri (rahmetullahi aleyh), zirâat ile de uğraşır, tarlasını eker, çıkan mahsûlün onda birini öşür [uşur] zekâtı olarak ayırır, müslüman fakirlere dağıtırdı. Bir gün çift sürerken öküzün biri öldü. Öküzün boynuzundan tutup; "Yâ Rabbî! Bunu bize dirilt!" diye duâ etti. Allahü teâlâ, haram yemeyen, günah işlemiyen bu sevdiği kulunun hatırını kırmadı, duâsını kabûl edip öküzü diriltti. Ali bin Vehb sabanla toprağı sürerken sabanın kulpuna dokunmazdı. Tohumu toprağa atar atmaz, hemen çimlenerek boy vermeye başlardı...
Mühim tenbih...
"Hâlık [yaratıcı] ve mûcid [îcad eden] yalnız Hak teâlâdır..."
Yaratmak Allahü tealaya mahsustur. Mecaz olarak da, meydana getirmek veya keşf etmek manasında da olsa, insanlar için yaratıcı demek yanlıştır. (Elektrik ampulünü Edison yarattı) diyenler oluyor. Fonograf, megafon, elektrik ampulü gibi aletleri ilk defa bulan Edison; bunları yaratmamış, sadece keşf etmiş yani yaratılmasına, icad edilmesine sebep olmuştur. Bunları yaratan, icad eden Allahü teâlâdır. Hadis-i şerifte, (Allah, her sanatkârın ve sanatının yaratıcısıdır) buyuruldu. (Buhari)
Demek ki, Edison'u da, elektrik ampulünü de yaratan Allahü teâlâdır. Edison'un bunları yaratması şöyle dursun, mevcut maddeleri bir araya toplayıp, yeni aletlerin yaratılmasına sebep olurken, elinin, ayağının, gözünün, diğer duygularının, çeşitli hücrelerinin, kalbinin, ciğer, böbrek ve diğer organlarının işlemesinden ve kullandığı maddelerin, aletlerin yapısından, içlerindeki atom, proton kuvvetlerinden haberi yoktu. Böyle birine yaratıcı denilir mi? Yaratıcı; bunların en ufağını, en incesini, hepsini bilen, hepsini yapandır ki, bu da ancak Allahü teâlâdır. [Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye]
"Hâlık [yaratıcı] ve mûcid [îcad eden] yalnız Hak teâlâdır..."
Yaratmak Allahü tealaya mahsustur. Mecaz olarak da, meydana getirmek veya keşf etmek manasında da olsa, insanlar için yaratıcı demek yanlıştır. (Elektrik ampulünü Edison yarattı) diyenler oluyor. Fonograf, megafon, elektrik ampulü gibi aletleri ilk defa bulan Edison; bunları yaratmamış, sadece keşf etmiş yani yaratılmasına, icad edilmesine sebep olmuştur. Bunları yaratan, icad eden Allahü teâlâdır. Hadis-i şerifte, (Allah, her sanatkârın ve sanatının yaratıcısıdır) buyuruldu. (Buhari)
Demek ki, Edison'u da, elektrik ampulünü de yaratan Allahü teâlâdır. Edison'un bunları yaratması şöyle dursun, mevcut maddeleri bir araya toplayıp, yeni aletlerin yaratılmasına sebep olurken, elinin, ayağının, gözünün, diğer duygularının, çeşitli hücrelerinin, kalbinin, ciğer, böbrek ve diğer organlarının işlemesinden ve kullandığı maddelerin, aletlerin yapısından, içlerindeki atom, proton kuvvetlerinden haberi yoktu. Böyle birine yaratıcı denilir mi? Yaratıcı; bunların en ufağını, en incesini, hepsini bilen, hepsini yapandır ki, bu da ancak Allahü teâlâdır. [Tam İlmihal Seadet-i Ebediyye]
İstanbul için İmsak ve İftar vakitleri...
(21 Ramazân 1430 - 10 Eylül 2009 Perşembe)
İmsak: 04.48 İftar: 19.32
Not: İmsak vakti, oruca başlama zamanıdır. Sabah namazı imsaktan 15 dakika sonra kılınabilir. Diğer şehirler ve ülkeler için: www.turktakvim.com - www.namazvakti.com
İmsak: 04.48 İftar: 19.32
Not: İmsak vakti, oruca başlama zamanıdır. Sabah namazı imsaktan 15 dakika sonra kılınabilir. Diğer şehirler ve ülkeler için: www.turktakvim.com - www.namazvakti.com
Hiç yorum yok
Sorularınız Dinimiz İslam hocaları tarafından cevaplandırılacaktır. Lütfen suallerinizi: dinimizislam2@gmail.com mail adresine gönderiniz. Teşekkürler.